Geçen yıl Tor des Geants, Devlerin Turu'nu (330 km, 24,000 m+) Sertan 4., Serkan 3. kez bitirdikten sonra artık bir süre ara vermenin vakti geldi diye düşünüyorduk. Aosta Vadisi dört yanı yüksek dağlarla çevrili, gerçekten çok güzel ve özel bir vadi. Ama Alpler'de keşfedecek çok yer var ve ayrılabilecek zaman maalesef kısıtlı... Bitiş cizgisinden eşyalarımızın olduğu spor salonuna araçla giderken (böyle şahane bir uygulama var) organizasyon sorumlularından biri ile bu düşüncemizi paylaştığımızda hemen karar vermeyin, seneye farklılıklar olabilir şeklinde ilginç bir yanıt aldık. Yılbaşına doğru farklılığın ne olduğu belli oldu: Tor des Glaciers, Buzulların Turu! Tor des Geants'ın 10. yılına özel, Tor des Geants'tan çok daha uzun ve zorlu (ilk açıklandığında rakamlar 450+ km mesafe, 32,000 m+ tırmanış idi); Aosta Vadisi'nin az kullanılan yüksek patikalarından geçen; tam otonomi gerektiren; işaretsiz; GPS ve pusula ile rota takibi gerektiren; rota üzerindeki dağ evleri dışında başka destek istasyonun olmadığı; yedek malzemelere erişilebilecek sadece üç ana istasyonun olduğu; daha önce Tor des Geants'ı 130 saatin altında bitirmiş 100 şanslı kişinin katılabileceği bir koşu. Heyecan vericiydi! Fikri kadar kendisi de heyecan verici oldu.
Uzun koşuların yazıları da uzun oluyor. Oturup yazmak için vakit bulamıyorsunuz veya vaktiniz olsa da yeterli motivasyonunuz olamayabiliyor. Aşağıda okuyacağınız notlar koşudan sonraki bir aylık dönemde yazıldı. Zaman geçtikçe doğal olarak tüm detayları hatırlamak biraz zor. Yine de elimizden geldiğince önemli noktaları atlamadan, ilan edilenden biraz daha fazla, kayıtlarımıza göre yaklaşık 470 km mesafe ve 35 bin metre tırmanışın sadece 8 saati uykuyla geçen 168 saatlik hikayesini aktarmaya çalıştık. Notlar hem unutmamak için kendimiz hem de ileride (eğer düzenlenirse) katılmayı düşünecek kişiler için, dolayısıyla rota anlatımını temel alıyor. Genel okuyucular son bölümde kısa düşünce ve yorumlarımızı bulabilirler. Yarışmalarda fotoğraf çekemiyoruz onun için görsel materyaller biraz kısıtlı. Referans vererek başta Tor des Geants web sitesi olmak üzere farklı kaynaklardan eklemeye çalıştık. Hatamız olduysa affola.
İyi okumalar!
Bu yaz koştuğumuz Via Alpina (mavi, 750 km), PTL (yeşil, 280 km) ve Tor des Glacier (kırmızı) rotaları. Referans olarak UTMB rotası (siyah, 170 km) ile karşılaştırabilirsiniz.
Önceki yıllardan farklı olarak 2019’da fazla yarış koşmadık. Onun yerine geçen yıl başlamış olduğumuz koşarak (veya hızlı yürüyerek demek daha doğru olabilir) Alpleri geçme projemizin ikinci etabını tamamladık (bakınız runningthealps.org). Hedefimiz Monte Carlo, Monaco'dan Riale, Domodossola'ya uzanan 875 km'lik Mavi Patika'yı geçmekti.
10 Temmuz'da Monte Carlo'dan başlayıp, 16 gün ve yaklaşık 750 km sonra Fobello, Vecelli'de, Monte Rosa’nın doğusunda Serkan’ın yaşadığı göller bölgesine yakın bir noktada etkinliği tamamladık. Tüm geceleri çadırsız bivakta geçirdik, 2-3 öğün dışında bütün öğünlerde de sırtımızda taşıdığımız yiyecekleri tükettik.
Sağlam bir etkinlik ve iyi bir antrenman oldu diyebiliriz.
Tor des Glaciers’den hemen önce ise UTMB koşularından olan Petite Trotte à Léon, kısaca PTL’yi koştuk. 26 Ağustos, sabah 8'de start aldık. Yaklaşık 5 gün (123:54), 280 km ve 24 bin metre tırmanış ve inişten sonra, ekip olarak 15. sırada bitirdik. Gerçekten beklediğimizden daha teknik bir koşu oldu. Uzun buzul etabının yanı sıra birçok dik ve kayalık etap da vardı. Özellikle patikanın olmadığı dağlık etaplar (ki gece geçmek zorunda kaldık) zorlayıcıydı. Yine de oldukça iyi bir sürede bitirdiğimizi söyleyebiliriz. Referans olması açısından Türkiye'den katılan diğer iki takımdan Servet (Çataltepe) ve İsmail (Eren) 147:09'da (55. sıra), Alper ve Elena ile 150:50'de (80. sıra) koşuyu bitirdiler. Kayıtlara göre 91 takım koşuyu bitirmiş, 26 takım ise bırakmış. Bitirme oranı %78 (Tor des Glaciers'de %40 oldu). PTL'yi Cumartesi sabah bitirdikten sonra 1 Eylül Pazar günü törenin ardından otobüs ve sonra trenle Serkan’ın evine döndük (Ranco). Pazartesi - Çarşamba günleri arasında her ikimizin de işte çalışması gerekiyordu. Elimizden geldiğince dinlenmeye çalıştık, genel olarak yeterli de oldu diyebiliriz. Yalnız ayakkabı vurduğu için Serkan’ın ayakları PTL sonrası pek iyi durumda değildi. Ayaklarında şişlik vardı ve tırnakları zedelenmişti. Koşu başlayana kadar biraz düzelmesini, en azından ayakkabı giyebilecek ve daha iyisi koşabilecek duruma gelmesini umuyorduk (öyle de oldu). Daha önce 2016 yılında UTMB'yi (170 km, 10,000 m+) koştuktan bir hafta sonra Tor des Geants rotasını tersten geçen 4K'yi (330 km, 24,000 m+) koşmuştuk (Tor des Geants organizayonu ile çeşitli konularda anlaşmazlık nedeniyle yerel yönetim tarafından 4K sadece bir defa düzenlendi). Dolayısıyla her ne kadar mesafe ve tırmanış bu sefer çok daha fazla olsa da benzer bir deneyimimiz vardı.
Konaklamayı ayarlarken, koşunun TOR’a benzer şekilde sabah 8:00’de başlayacağını düşünüyorduk. Ama gece 20:00’de başlatmaya karar verdiler. Biletleri daha önceden ayarlamış olduğumuz için Perşembe günü erken bir otobüs ile Courmayeur’e gittik. Trenle Milan’daki otobüs terminaline vaktinde ulaşabilmek için sabah 4’te uyanmamız gerekti. Kaldığımız yer Dolonne kasabasında spor merkezine yakın bir yerdeydi. Kayıtların ve toplantının spor merkezinde olacağını tahmin ettiğimiz için rezervasyon yaparken iyi bir seçenek gibi görünmüştü. Ama her ikisini de sanıyoruz katılımcı sayısı sınırlı olduğu için şehir merkezinde Place d’Ange’da, TOR’un bitiş alanındaki çok amaçlı binada düzenlediler. Dolayısıyla o açıdan bir faydası olmadı. Ek olarak tüm ev yerine sadece oda kiralamışız. Ev sakinleri çok iyi insanlar olmasına rağmen tüm ev kadar rahat olmuyor (vefat etmiş olan eşi zamanının tanınan dağcılarından Cosimo Zapelli olan büyükanne ve iki torunu; anneleri de tırmanış şampiyonuymuş; Zapelli, 1961-1963 yılları arasında Walter Bonatti’nin tırmanış partneriydi. İkili Mont Blanc Güney Duvarı, Grand Pilier d'Angle Kuzey Duvarı, Grandes Jorasses Via Cassin (ilk kış), Punta Innominata Doğu Duvarı, Trident du Tacul Güneybatı Duvarı, Grand Pilier d'Angle Güneydoğu Duvarı’nın ilk tırmanışlarını gerçekleştirdi.).
Courmayeur’e erken gitmemizin avantajı ise gece iyi dinlenebilmemiz oldu. Koşu günü için aynı şeyi söyleyemiyoruz. Saat 10:00 gibi evden çıkış yapmamız gerekti. Hava bulutlu ve yağmurluydu. Kayıt 12:00’de başlayacaktı ama yaklaşık yarım saat gecikmeli başladı. Herhangi bir malzeme kontrolü yapmadılar. Sadece GPS takip cihazlarını verdiler. Teknik toplantı ise saat 14:00’deydi. Hava durumu tahmini dışında daha önce haber bültenlerinde yazılmış olan bilgiler tekrar edildi. Rotanın planlandığı şekilde koşulacağı dışında önemli bir ek bilgi vermediler.
Serkan kayıtta.
Teknik toplantı.
Kayıt öncesinde daha önceki TOR’larda karşılaşmış olduğumuz, uzun mesafe koşucuları üzerinde bilimsel araştırma yapan sağlık ekibi bizi yeniden yakaladı :-) Kayıt sonrasında, binanın alt katında kurmuş oldukları geçici laboratuvarda testlere girdik (bir kısmı fiziksel, örneğin kan örneği ve EKG, bir kısmı ise psikolojik). Bizim için avantajı ise koşuda kullanmayacağımız eşyaları onlara bırakma şansı oldu. Testlerden sonra koşu çantalarımızı hazırladık ve koşu başlayana kadar aynı kattaki koltuklarda zaman geçirdik. Drop bagler de burada teslim ediliyordu. Gelecek seferler için konaklamayı koşu gününü de içerecek şekilde ayarlamak avantajlı olacaktır.
Akşam üzeri Courmayeur’de yemek seçenekleri biraz kısıtlı. Pizzacılar 19:30’dan sonra açılıyor. Öncesinde sandviç veya marketten alınan şeyleri yemek mümkün. Place d’Ange’ın hemen yanında bir tavukçu var. Ana sokakta biraz aşağıdaki hamburgerci ufak pizzalar da yapıyor. Bizim seçimimiz o oldu (böylece patates kızartmalı pizza da yemiş olduk, pek İtalyan tarzı olmasa da yine de fena olmuyor!). Rulo kekimiz de vardı. Organizasyon koşudan önce bir açık büfe düzenlemiş ama bizim geç haberimiz oldu. Halbuki çok yakında, üst kattaymış.
Katılımcı sayısı az olduğu için (100 kişi ile sınırlıydı) koşu gecikme olmadan zamanında başladı. Başlangıç noktası TOR’dan farklı olarak kayıtların yapıldığı ve TOR’un bitiş noktası olan Place d’Ange idi. Star Wars müziği (Imperial March!) ile koşu başladı. Teknik toplantıda bu koşu bizim için de bilinmezlerle dolu, start müziği olarak ne çalacağımızı bile henüz bilmiyoruz demişlerdi. Tercihin pek yaratıcı olmadığını söyleyebiliriz :) Bizim için de bir ilk oldu galiba. Hava bulutluydu ama yağmur (henüz) yoktu.
Tor des Glaciers başlangıcı.
(kaynak Tor des Geants web sitesi).
Courmayeur (başlangç) ile La Thuile kasabaları arası. Rifugio Elisabetta dağ evi haritanın kuzey batısında sulak alan (mavi renkli) olarak gösterilen Lac Combal’dan sonra yer alıyor.
Koşuya çok hızlı olmayan makul bir tempoda başladık. Henüz Dolonne kasabası içerisinde ön grup izleyicilerin de yanlış yönlendirmesi ile kısa da olsa rota dışına saptı. Biz dahil bir kısım koşucu doğru rotaya döndük, diğerleri ise asfalttan devam ettiler. Genel olarak koşu boyunca kestirmelerin ve rota dışından gitmelerin olduğunu söyleyebiliriz. Muhtemelen GPS takip sisteminin hassasiyeti büyük sapmalar haricinde bunları belirlemek için yeterli olmayabilir. Ama büyük sapmaları da kontrol ettiklerinden tam emin değiliz. Benzer durum PTL’de de vardı. GPS verisi etkin kullanılabilecek bir bilgi olmasına rağmen organizasyonlar tarafından genelde sadece en basit şekliyle ve acil durumlarda ihtiyaç olduğunda kullanılıyor.
Rotanın ilk kısmı UTMB koşularından TDS ile benzer. Rifugio Maison Vieille dağ evine tırmanış görece kısa sürdü. Saat 21:00’de varmışız. Dağ evinin önünde istasyon kurulmuştu ve görece zengin olduğunu söyleyebiliriz. Tor des Glaciers’de diğer yarışmalardan farklı olarak zaman kaydını koşucular olarak kendimiz tuttuk. Dağ evlerinin ve ana istasyonların (sadece Cogne, Donnas ve Gressoney Saint Jean kasabalarında; TOR'da ise bunlara ek olarak Valgrisenche, Valtournenche ve Ollomont kasabalarında da ana istasyon var) hepsinde bir liste vardı. Bu listeye isminizi, geliş günü ve saati yazıyordunuz. Muhtemelen ilk dağ evi olduğu için Rifugio Maison Veille’de ise liste yoktu. Hızlıca bir şeyler atıştırıp içtik ve ön grupta devam ettik. İlk defa 4K’da, koşunun bizim için son sabahında Fenetre de Champorcher’de epik bir şekilde tanıştığımız ve önceki TOR’lardan da tanıdığımız Paolo Rubaldo’da bizimle birlikteydi.
Sonraki dağ evi olan Rifugio Elisabetta’ya varmak için önce 2400 metre irtifaya kadar tırmanılıyor, ardından Combal gölüne iniliyor (1970 metre irtifada; yol ayrımına saat 22:25’de varmışız) ve yeniden tırmanılıyor. Tırmanış tempomuz yine iyiydi ama inişte birlikte olduğumuz 6-7 kişilik grup bizi geçti. Dağ evine yaklaşırken hava soğumaya ve hafiften kar atıştırmaya başlamıştı. Gecelerin koşu boyunca genel olarak oldukça soğuk geçtiğini söylemek mümkün. Saat 23:00’de dağ evine vardığımızda etkinliğin ilk sürprizi ile karşılaştık. Dağ evi koşucuların gelişine hazırlıklı değildi... Masalarda dağ evinde konaklayanların sabah kahvaltısı için servis açılmıştı ama Tor de Glacier koşucuları için yiyecek ve (bardaki kahve makinesi haricinde) içecek yoktu. Biz oradayken, görevliler hızlıca yer açıp bir şeyler getirmeye çalışıyorlardı. Gerçekten ilginç bir durumdu. Biz de çok oyalanmadan ve fazla zaman kaybetmeden devam ettik.
Col Chavanne geçidi. Gece geçildiği için manzarayı maalesef göremiyorsunuz (kaynak Le blog de Fab).
Gece yarısı vardığımız Col Chavanne geçidine tırmanış hava koşulları haricinde oldukça rahat geçti. Geçitten PTL’de de geçmiştik (farklı bir yönden gelerek ve başka yöne devam ederek - galiba bu civarda geçmediğimiz patika kalmadı). Bu noktada tam olarak farkında olmasak da muhtemelen ön sıralardaydık. Geçitten sonra La Thuile kasabasına kadar oldukça uzun bir iniş var. Geniş toprak yol ve rahat koşulabiliyor. Biz de kuadrisepsleri biraz zorlamakla birlikte koştuk. Sadece Paolo, o da ileride bir noktada, bizi geçti. Sonlara doğru arkadan bu koşuda tanıştıştığımız Luca Guerini’de bize yetişti (koşuyu 158 saatte 6. olarak bitirdi, ödül töreninde birlikteydik). Arada hem bizim hem de Luca’nın GPS cihazları bizi rota dışında ve vadinin diğer tarafında gösterdi. Luca ile durumu değerlendirip, gidiş yönümüzden emin olduğumuz için devam ettik (Luca, TOR’u 93 saatte bitirmiş deneyimli bir koşucu, rotanın büyük bölümünü oldukça iyi biliyordu). Özellikle dar vadilerde ve duvar yakınlarında GPS hassasiyeti ve güvenilirliği azalıyor (en azından bizim kullandığımız Garmin’in el cihazlarında; saat kullananlar bundan daha az etkilenmişler). Luca ve sonradan gelen 2 koşucu ile birlikte saat 1:30 gibi La Thuile'e vardık. İnişin son kısmı büyük oranda asfalt yolda.
La Thuile kasabası ve Rifugio Deffeyes dağ evi arasındaki bölüm TOR ile aynı. Asfalt ve orman içerisinde düz olan ilk kısmını hızlıca yürüyerek geçtik. Tırmanış geçen seferlere göre daha kısa sürdü (en azından öyle hissettirdi). Kar yoktu ama hava soğuktu. Saat 2:15’de La Joux’ya, 4:00’de ise 2500 metre irtifada bulunan Rifugio Deffeyes dağ evine varmışız. Dağ evinde bizden önce gelen koşucularla karşılaştık. Burada da sadece sıcak içecek ve yiyecek olarak da ufak turtalar vardı. Dağ evindeki görevlilerle konuştuğumuzda, organizasyonun kendilerine gece sıcak içecek ve hafif atıştırmalıklar sağlamalarının yeterli olduğunu söylediğini öğrendik. Aslında organizasyon da koşu öncesi yayınladığı bilgilerde gündüz dağ evlerinde sıcak yemek olacağını belirtmiş, gece için ise bir garanti vermemişti (detaylar burada okunabilir). Yine de biz dahil olmak üzere katılımcıların beklentilerinin biraz daha yüksek olduğunu söylemek yanlış olmaz (örneğin TOR istasyonları ile karşılaştırınca). Bir şeyler atıştırıp suları doldurduk ve devam ettik.
Rifugio Deffeyes dağ evi. Rota sonrasında karlı dağlara doğru devam ediyor (kaynak resmi web sitesi).
La Thuile ile Planaval kasabaları arası. Kar kulvarının yer aldığı teknik iniş haritanın ortasındaki iki zirvenin arasındaki geçitten hemen sonra yer alıyor.
Rifugio Deffeyes dağ evinden sonra TOR’dan farklı olarak Passo Alto geçidine değil ilk teknik etabın yer aldığı 3016 metre irtifadaki Col Planaval geçidine tırmanılıyor. Tırmanış son kısımlarında kayalık zemin üzerinde ve patika (belirgin) olmadığı için gece takip etmek kolay değil. Tırmanışın ortalarında doğru arkadan iki-üç kişilik bir ekip bizi yakaladı. Rotayı bildikleri belliydi ve iyi bir tempoda ilerliyorlardı. Bir süre onları takip etmeye çalıştık ama sonrasında Serkan teknik geçişlerde dizi yüzünden (kayak yaparken bir snowboardcunun çarpması yüzünden kopan sol ön çarpraz bağı nedeniyle ameliyat oldu, halen tam düzelmiş değil) biraz yavaş olduğu için arayı açıp kayboldular. Onlarla birlikte ilerleyebilseydik muhtemelen iyi bir tempoda Planaval kasabasına varabilirdik.
Geçide saat 5:20’de varmışız. Geçidi geçip inişe başladığımızda Paolo bizi yakaladı ve hızlıca inişe devam etti (Paolo inişlerde uçuyor gerçekten). İniş başlangıçta oldukça dik ve çarşaktı. Sağ tarafta ise kar kulvarı vardı. O tarafa girmedik, doğal akış bizi sol tarafa yönlendirdi. Kaya bloğunun sağ tarafından alçaldık ama iniş sol tarafındanmış. Daha ileride olan Sertan yan geçip devam ederken Serkan’ın geri dönüp öbür taraftan inmesi gerekti. Dolayısıyla bu dik kayalık etabı geçmemiz oldukça zaman aldı. Bu arada geçen sene tanıştığımız Pawel Sciebura (geçen sene TOR’un bir kısmını Serkan ile birlikte koşmuşlardı; bu yıl bizden 6 saat önce 8. sırada bitirdi) ve ilk kadın koşucu olan Marina Plavan’ın da aralarında bulunduğu bir grup koşucu arkadan gelip ışıklarımızı gördükleri için yanlış tarafa gitmeden doğru taraftan gelip bizi geçtiler (koşuyu sadece iki kadın sporcu tamamladı; Marina 187 saatle ikinci oldu). Kaya bloğundan sonra önce fazla eğimli olmayan kar kulvarı (ayakkabılar karı tutuyordu ve çok sert değildi; buraya ulaşmamız bir saat sürmüş) ve sonrasında kayalık zeminde iniş devam etti. Marina ve yakındaki erkek koşucu önden devam ettiler.
Gün aydınlanırken saat 7:30 civarında TOR’da Col Crosaties geçidinin inişinden sonra yer alan Lac du Fond gölünün aşağısında TOR rotası ile birleştik ve artık aşina olduğumuz patikadan 1577 metre irtifadaki Planaval kasabasına indik. Kasabaya saat 8:30’da varmışız.
Planaval kasabası. Tor des Glaciers rotası sağ yamaçtan devam ediyor (kaynak Alain Collet).
Planaval kasabasına Serkan daha önce vardı. Sertan patikanın asfalta bağlandığı yerde gündüz kıyafetlerine geçtiği için biraz arkadan geldi (burada bir kadın koşucunun destekçileri ile karşılaşıp kısaca sohbet etti). Planaval kasabasının girişinde çeşmenin ve kilisenin yanında Marina’nın da içinde olduğu birkaç koşucu vardı. TOR başlamamış olduğu için Planaval’da henüz istasyon kurulmamıştı. Normalde TOR rotası vadinin tabanından asfalta paralel olarak devam ediyor. Biz ise vadinin gidiş yönünde sağ tarafına doğru tırmanmaya başladık. Tırmanışta bir koşucunun daha önce TOR veya PTL’ye katılmış destekçisi ile karşılaştık. Sonraki dağ evi olan Rifugio degli Angeli’ye gidiyordu. O gün destek verdikten sonra dönüp iki-üç gün sonra geri gelecek ve ilerleyen noktalarda destek vermeye devam edecekmiş. Bir süre konuştuktan sonra önden giden iki koşucu ile birleşip devam ettiler. Biz ise kendi tempomuzda devam ettik.
Planaval kasabası (haritanın kuzey doğusunda) ile Rifugio Mario Bezzi dağ evine giden vadinin girişi (haritanın en güneyinde) arası. Rifugio degli Angeli dağ evi haritanın ortasında yer alıyor (yay dönüşünden hemen önce).
Görece sarp bir noktada ve zirveye yakın olan Rifugio degli Angeli dağ evine (2916 metre irtifada) uzun bir yan geçiş (kısa bir ip geçişi mevcut) ve tırmanış ile ulaşılıyor. Arada bir geçit var, ama dağ evi oldukça sonra. Öncesinde bir gölet bulunuyor. Dağ evine saat 11:40 civarında varmışız. İçeride bizden önce gelmiş ve ilerleyen günlerde de genelde hep birlikte olacağımız bir kaç koşucu vardı. Bizden sonra gelenler de oldu. Burada ilk sıcak yemeğimiz olan domates soslu makarnayı yedik (yaşasın!). Koşu boyunca bazı istisnalar dışında dağ evlerinde sunulan yemek seçenekleri domates soslu makarna ve çorba ile sınırlıydı. Bize verilen porsiyon biraz ufaktı. Şikayet gibi olmasın ama bazı dağ evlerinde özellikle İtalyan koşucular hem daha büyük porsiyonlar hem de ekstra yiyecek, örneğin şarküteri ve peynir tabağı gibi, alabildiler. Servis de onlar için biraz daha hızlıydı. Aynı dili konuşmanın ve bölgeden olmanın avantajları olduğu kesin! Benzer durum muhtemelen bizim ülkemizde de yerli sporcular için yaşanırdı. Onlardan gördükten sonra biz de sık olmamakla birlikte zaman zaman görevlilere sorarak ek yiyecek alabildik. Sormadan söylememeleri biraz ilginç. Bazen PTL’nin 4 yemek kuponu uygulaması sanki çok da kötü bir uygulama değil diye düşünüyor insan.
PTL’de her ekibe 4 yemek kuponu veriliyor. Bir kupon ile istediğiniz herhangi bir partner dağ evinde bir öğün yemek yiyebiliyorsunuz. Her öğün bir ilk tabak (örneğin, makarna), bir ikinci tabak (örneğin, et yemeği), tatlı ve içecekten oluşuyor. Ek bir şeyler yemek isterseniz ücretini ödemek zorundasınız. Benzer şekilde kuponlar bittikten sonra diğer dağ evlerinde yemek yemek için de ödeme yapmanız gerekiyor.
Lago San Grato gölü (kaynak Travel Vitamins).
Yemekten sonra fazla vakit kaybetmeden suları doldurup 12:00’yi biraz geçe dağ evinden ayrıldık. Maalesef suları depodan doldurdukları için içilebilir durumda değilmiş, yola çıktıktan bir süre sonra fark ettik. Önce görece dik ama kötü olmayan bir patikadan yayla evlerinin olduğu Arp Vieille’e iniyor, sonra uzunca bir yan geçişle yan vadiye geçiyorsunuz. Yan geçişin başlarında bekleyen insanlar vardı ve biraz ileride yayla evi ve su olduğunu söylediler. Sanıyoruz önden giden koşuculara da kötü su vermişler ve herkes aynı problemden muzdaripti. Söyledikleri yerde biraz bakındık ama su bulamadık. Az da olsa içilebilir suyumuz vardı, zaten yapabilecek pek bir şey de yoktu. Yanımızda klor tabletleri taşıyorduk ve çok gerekli olursa akarsulardan su alma şansımız vardı. Hava güneşli ama yer yer rüzgarlıydı.
Koşu öncesinde haritayı incelediğimizde, vadinin etrafını dolaşan bu etap kestirme yapmaya oldukça uygun görünüyordu. Nitekim yukarıdan yan geçiş yaparken vadinin karşı tarafında ve alt kısmında giden yolu görebiliyorsunuz. O tarafa inen bir iki patika girişinden de geçtik. Tahminen kestirme yapanlar olmuş olabilir ama bizim önümüzden giden grubu aşağıda görebiliyorduk ve normal rotayı takip ettiler. Yan geçiş ve hafif tırmanışın sonunda Lago San Grato gölüne ulaşılıyor. 2466 metre irtifada görece büyük bir göl. Saat 14:20’de varmışız. Burada çadır kurmuş birkaç kişi ve kapalı ufak bir ev (şapel?) vardı.
Gölden sonra ilk başta patika ve devamında toprak yoldan uzunca bir iniş başlıyor. Bu kısmı çok hızlı geçemedik. Önceki gece hızlı inişin kuadrisepsleri ve üst yan kasları biraz yıpratmış olmasının bunda etkisi olduğunu söyleyebiliriz. İnişin sonunda asfalt yola bağlanıyor ve Valgrisenche vadisinin sonunda yer alan milli park girişine ulaşıyorsunuz. Girişe doğru inerken arkası yiyecek/içecek dolu bir araç yanımızda durdu ve başarılar diledi. TOR’ın geçtiği dağ evlerinden birinin görevlisiymiş, dağ evine koşucular için hazırlık yapmaya gidiyormuş. Milli park girişinde araçlar için park yeri ve bir restoran var. Saat 15:30’da varmışız. Asfalt bir süre daha devam ettikten sonra yerini güney yönünde fazla eğimli olmayan geniş bir toprak yola bırakıyor. Sonrasında patikadan Rifugio Mario Bezzi dağ evine doğru tırmanılıyor. Vadinin ve yukarıdan gelen buzul sularının oluşturduğu akarsunun solunda kalıyorsunuz. Bu etapta ters yönden gelen yürüyüşçüler ile karşılaştık, bize alkışla destekte bulundular. Bizimle aynı yönde yavaş ilerleyen bir kaç yürüyüşçüyü de geçtik. Rota boyunca belirli bazı noktalar haricinde pek insan görmediğimizi söyleyebiliriz. Bunda sezon sonu olmasının ve rotanın Aosta vadisinin daha az ayak basılan ve ulaşması daha zorlu yerlerinden geçmesinin etkisi var. Oldukça büyük olan dağ evi vadinin sonlarına doğru ve genelde olduğu gibi yakınına gelene kadar görülmüyor.
16:45’de giriş yaptığımız Rifugio Mario Bezzi bizim için koşunun ilk güzel sürprizi oldu. Daha önce tatil için Türkiye’ye gelmiş olan dağ evi görevlileri oldukça sıcak davrandılar. Yemek olarak çok lezzetli lazanya ve sonrasında elmalı strudel vardı :-) Kola ve kahve de içtik. Burada Pawel ile yeniden karşılaştık, arkamızdan gelen bir (Julien; veya iki?) koşucu daha oldu. Ayrıca Kosta Rica'dan Hüseyin Koç'un yürüyüşçü veya destekçi bir arkadaşı ile tanıştık, birlikte fotoğraf çektirdikten sonra saat 17:30’dan önce dağ evinden ayrıldık.
Rifugio Bezzi dağ evi. Yemek sonrası...
ve çıkarken... (kaynak Tor des Geants web sitesi)
Dağ evinden sonra yine vadinin sol tarafından yükselmeye devam ediyor, buzul manzaraları eşliğinde 3000 metrenin üzerinde yer alan Col Barassac Derè geçidinden geçiyorsunuz. Tırmanışın başında yukarıdan gelen iki kadın koşucu ile karşılaştık. Önümüzdeki bir koşucuya destek veriyorlarmış. Bize rota hakkında biraz bilgi verdiler (mesela yukarıda buzul açısından bir zorluk olmadığı, rotanın çok ilerisinde Mont Gele’nin kritik olduğu gibi). Tırmanışın sonunda ve geçitten önce görece uzun sayılabilecek düz bir etap var. Karşı tarafta yer alan buzulların manzarası gerçekten oldukça güzel. Geçide saat 19:15’de varmışız. Geçitten sonra iniş başlarda kayalık. Sonra Lago di Goletta gölünün yanına iniliyor (yaklaşık 2700 metre irtifada). Bu bölümde Pawel arkadan gelip bizi geçti.
Col Barassac Dere geçidi (kaynak Tor des Geants web sitesi).
Rifugio Benevolo dağ evi (kaynak resmi web sitesi).
Rifugio Benevolo dağ evi inişin devamında Rhemes vadisinin sonunda. Hemen öncesinde görece dik bir iniş var. Aşağıda vadi ve birbirinden uzak bir kaç ev görünüyor. Bunlardan hangisinin dağ evi olduğunu tam kestiremedik, neyseki yakında olanmış. Hava karardıktan hemen sonra, ufak bir köprüden geçtikten sonra saat 20:40 gibi dağ evine vardık. Öncesinde bir fotoğrafçı bizi karşılayıp fotoğraf çekti. Dağevi girişinde ise İtalya’nın TRT’si olan RAI’den bir ekip çekim yaptı. İtalyancam iyi değil demesine rağmen Serkan’ı konuşturup koşu hakkında düşüncelerimizi kaydetmeyi başardılar, umarız yayınlanmamıştır! GPS kaydına göre 25 dakika kadar kalmışız. Güzel bir yemek (galiba sosisli polenta) yedik ve bir şeyler içtikten sonra tekrar yola koyulduk. Sonrasında önce hafif inişle bir yan geçiş yapıyor ve tekrar 3000 metre üzerine bu sefer Col Rosset geçidine tırmanıyorsunuz. Yan geçiş öncesinde Pawel yanımıza geldi. Sohbet ederek devam ettik. Tırmanışta uykulu olduğu için temposu düştü. Aramız alarak tempoyu korumaya çalıştık.
Col Rosset geçidinden manzara Biz gece geçtiğimiz için göremedik (kaynak trekkerpercaso.it).
Geçide saat 23:00’de varmışız. İniş iki etaplı. Önce 2700 metre irtifadaki Lago Rosset gölüne (gece olduğu için göremedik) sonra da daha geniş patikadan Rifugio Savoia dağ evine varılıyor. Burası Tor des Glaciers rotasının en güney ucu. Gran Paradiso'da iki yılda bir düzenlenen Royal Ultra SkyMarathon koşusunun rotasına ve Ceresole Reale kasabasına çok yaklaşmış oluyorsunuz. Dağ evi Laghi del Nivolet gölünün kenarında ama Lago Rosset gibi gece olduğu için o da görünmüyordu. 00:15 gibi vardığımız Rifugio Savoia dağ evinde de bizleri oldukça sıcak karşıladılar. Yine tam olarak hatırlayamamakla birlikte makarna ve muhtemelen turta yedik. Burada ilk uyku molamızı vererek 45 dakika kadar uyuduk. Kalkınca yeniden bir şeyler atıştırdık ve tekrar yola koyulduk. Saat 1:45’de çıkış yapmışız.
Rifugio Savoia dağ evi (kaynak resmi web sitesi).
Rifugio Mario Bezzi dağ evi (haritanın en batısı) ile Pont Valsavarenche (haritanın en doğusunda asfalt yolun bittiği yer) arası. Rifugio Savoia dağ evi ise en güneyde gölün yanında yer alıyor.
Rifugio Savoia dağ evinden sonra uzunca bir süre geniş patikada az eğimde vadi içerisinde ilerleniyor. Sonrasında dik eğimde ama rahat bir patikadan Le Breuil kasabasına ve Pont Valsavarenche’a iniyorsunuz (yaklaşık 500 metre irtifa iniliyor; saat 3:40 gibi varmışız). Burası Valsavarenche vadisinin sonunda ve milli park girişi. Araçlar için park yeri var. Yine geniş patikadan vadinin karşı tarafına geçip 2719 metre irtifadaki Rifugio Vittorio Emanuele II dağ evine tırmanmaya başlıyorsunuz. Patika önce başka bir dağ evi ve restoranın yanından geçiyor, sonra dik ama rahat patika zigzaglar çizerek Vittorio Emanuelle II’ye kadar devam ediyor. Tırmanışın ortalarına doğru vadinin karşı tarafından oldukça güçlü ve uzun süreli heyelan sesleri geldi. Gerçekten ürkütücüydü. Büyük olasılık dağın bir bölümü aşağıya indi. Umarız koşan birilerine denk gelmemiştir demek dışında yapılabilecek bir şey yoktu, tırmanmaya devam ettik. Yakınına gelene kadar dağ evini göremiyorsunuz.
Saat 5:25’de vardığımız Rifugio Vittorio Emanuele II oldukça güzel bir dağ evi ve burada da sıcak karşılandık, bir görevli bizimle ilgilendi. Yemek oldukça güzeldi, polentalı salsiccia! Koşucu yoktu (belki uyuyanlar olabilir) ama tırmanışa hazırlanan dağcılar vardı. Rifugio Vittorio Emanuele II ile bir sonraki dağ evi olan Rifugio Chabod arasındaki mesafe harita üzerinde kısa görünüyor (6 km) ve benzer irtifadalar. Temel olarak önce biraz inip sonra çıkarak yan geçiş yapıyorsunuz. Ama patika kayalık ve teknik sayılır, dolayısıyla güzel bir tempoda ilerlememize rağmen beklenenden daha uzun sürdü. Rifugio Chabod dağ evine ulaştığımızda artık hava aydınlanmıştı. Saat 8’de giriş yapmışız. Hemen öncesinde etkinlik boyunca daha sonra yeniden karşılaşacağımız fotoğrafçı Carmine Troise fotoğraflarımızı çekti.
Riffugio Vittorio Emanuele II dağ evi (kaynak Valle d'Aosta web sitesi).
Rifugio Chabod dağ evi (kaynak resmi web sitesi).
Pont Valsavarenche ile Cogne kasabaları arası. Haritanın en güneyinde Rifugio Vittorio Emanuele II dağ evi, kuzeyinde ise Rifugio Chabod dağ evi yer alıyor. Passage du Grand Neyron sırt hattı ve sonrasındaki 90 derecelik zincir ve merdivenlerle döşenmiş hattan inişin bulunduğu etap harita merkezinin hemen sol alt tarafında görülebilir. Col Loson ise Punta del Tuf’un hemen yukarısında.
Sabah olduğu için Rifugio Chabod’da kahvaltı yapmakla yetindik. Burası da güzel bir dağ eviydi. Uzun süre kalmadan 8:15 gibi tekrar yola çıkmışız. Dağ evinden sonra koşunun en teknik bölümlerinden birisi olan Passage du Grand Neyron geçişi yer alıyor (3250 metre irtifada). Önce kısa bir süre vadiden yükselmeye devam ediyor, sonra oldukça kayalık sırt altından yan geçip geçide ulaşıyorsunuz. Biz geçerken karlıydı ve dağ keçileri vardı. Yukarıdan gelen ve dağ rehberi olduğunu düşündüğümüz bir kişi geçitte bir dağ rehberinin beklediğini ve inişin karlı olmakla birlikte çok kötü olmadığını söyledi. Geçide yükselirken arkadan Paolo’nun geldiğini görebiliyorduk.
Saat 9:30’da vardığımız geçitte tanıdık bir yüz, PTL’deki baş dağ rehberi, bizi karşıladı. Temel olarak sadece inişin bizim için kolay olduğunu söylemekle yetindi ve başarılar diledi :-) Geçitten vadinin sonuna kadar zincir ve merdivenlerle döşenmiş hatta hemen hemen doksan derece diklikte iniş yapılıyor. Rotanın karla kaplı olması biraz daha teknik hale getirmişti. Dikkatli bir şekilde indik. PTL’de geçtiğimiz Grand Chavalard inişinden daha teknik ve uzun olduğunu söyleyebiliriz. Arkadan gelen Paolo ise uçarak yanımızdan geçti ve bu inişler tam benlik diyerek devam etti! Vadinin sonuna indikten sonra yine karlı ve kayalık arazide daha az eğimde vadinin aşağısına doğru iniş devam ediyor. İleride patika rahatlıyor ve bir vadiyi daha kesip TOR rotasının Col Loson tırmanışı kısmında, platonun sonunda, akarsu geçişinin ilerisinde bir noktaya bağlanılıyor. Bu noktanın biraz öncesinde ve yukarıda bir ev ve önünde oturan iki milli park görevlisi vardı. Tahminen Passage du Grand Neyron inişini kontrol ettiklerini düşünüyoruz. Dağ keçilerini de izliyor olabilirler tabii. Bağlantı noktasına saat 11:30’da varmışız.
Passage du Grand Neyron inişi (kaynak Giorgio Macchiavello).
Col Loson tırmanışı ve Rifugio Vittorio Sella dağ evine iniş TOR ile hemen hemen aynı. Temel farklılık olarak tırmanış sırasında bazı zigzagları kestirip dik çıkarttılar. Aslında TOR’da da böyle olması daha mantıklı. İnsanların kestirme yapmasını önler. Col Loson’un bu yüzü oldukça karlıydı (sanırız yarışın durdurulduğu 2015’den daha fazla) ama saat itibariyle kar sert değildi. Daha önce geçen yürüyüşçülerin izleri olduğu için fazla zorlanmadan saat 13:00’de geçide ulaştık. Tırmanışta yukarıdan gelen Fransız bir çiftle, inişte de bir patika koşucusu ile karşılaştık. Bizi videoya çekti. Koşamasak da fena olmayan bir tempoda ilerleyip saat 14:10 gibi Rifugio Vittoria Sella dağ evine vardık (iniş daha önceki TOR’lardan daha kısa hissettirdi, galiba zamanla alışıyor insan). Burada kıyma soslu makarna yedik ve Fanta içtik. İtalyan Fantası bizim Fantadan farklı, oldukça asitli; pek güzel olduğu söylenemez Koşuyu daha sonra ikinci olarak bitirecek Güney Afrikalı Victor’un ardımızdan dağ evinden çıkmış olması ilginç bir anektod. Sonrasında oldukça iyi gitmiş olmalı. Ara dereceler sitede yok, onun için detayları bilemiyoruz.
Col Loson geçidi (kaynak vacanzattiva.com).
Rifugio Vittoria Sella dağ evi (kaynak Valle d'Aosta web sitesi).
TOR’da Rifugio Vittoria Sella dağ evinden doğrudan aşağıdaki vadiye ve sonrasında vadiyi takip ederek Cogne kasabasına iniyorsunuz. Tor des Glaciers rotasında ise Cogne’ye varmak daha uzun sürüyor. Temel olarak az tırmanış ve boşluk hissi yüksek (uçurum da diyebiliriz) dar bir patikadan uzun bir yan geçiş yaptıktan sonra önce vadinin sonunda yer alan Casolari Herbetet’e kadar iniliyor. Manzara oldukça güzel! Rifugio Mario Bezzi dağ evinden sonra karşılaştığımız iki kadın destekçi ile burada da karşılaştık. Destekledikleri koşucu(lar) önden gitmişlerdi. Vadi sonundaki dönüş noktasına saat 16:45’de varmışız. Burada üç-dört yürüyüşçü ile karşılaştık. Sonrasında vadi tabanında geniş patikadan akarsuyu takip ederek TOR’da doğrudan inilen Valnontey kasabasına ulaşıyorsunuz. Orjinal Alta Via rotası da bu şekilde olabilir, çünkü Serkan’a oldukça tanıdık geldi. Bu kısım mümkün olduğunca hızlı ilerlemeye çalışmamıza rağmen biraz uzunca sürdü. Koşulmayınca bitmeyen etaplardan. Serkan’ın inişin uzun sürmesinden biraz şikayetçi olduğunu söyleyebiliriz (çünkü uzun!).
Saat 18:00’de vardığımız Valnontey kasabasının girişinde bir şeyler atıştırdık. Valnontey ve Cogne kasabaları arasındaki etap TOR ile ufak bir kısım dışında aynı ve asfalt yolu takip ediyor. Cogne’nin artık oldukça tanıdık olan girişinde Elizabetta, Serkan’ın çalıştığı araştırma ensitütüsünden bir arkadaşının kardeşinin arkadaşı bizi karşıladı. Web sitesinden takip ediyormuş, bizi görüp fotoğraf çekmek için gelmiş. TOR koşucularına Cogne çıkışında kahve ikram edenlerden birisi, oldukça tatlı bir insan. Gerçekten güzel bir sürpriz oldu!
Casolari Herbetet (kaynak Excursions in the Aosta Valley).
Cogne kasabasının girişinde bizi Elizabetta karşıladı.
İlk ana istasyon olan Cogne 160. km’de yer alıyor. Buraya ulaşmamız yaklaşık olarak iki gün sürdü (TOR'da ise yaklaşık bir gün sürüyor). TOR pazar günü öğlen başladığı için henüz TOR koşucuları yoktu ve Paolo ile birlikte bizden önce gelmiş bir iki koşucu ve destekçileri dışında istasyon boştu. Sanıyoruz biz 12-13 veya 13-14. sıradaydık. Önceki dağ evlerinden farklı olarak Cogne’da geliş değil çıkış zamanını not ediyorlardı. Saat 18:30’da giriş yaptığımızda bizi daha önceden tanıdığımız gönüllüler karşıladı. Birlikte fotoğraf çektirdik. Hatta bir arkadaşlarını arayıp Serkan ile konuşturdular (aslında konuştuğu Sertan’ın ilk TOR’da tanıştığı bir koşucuymuş; Rifugio Sogno dağ evine gidilen etapta hava kararmaya yakın gözlüğünü Cogne’de unuttuğu için güneş gözlüğüyle devam ediyormuş, dağ evine kadar birlikte gitmişler). İstasyonda temel olarak yemek yedik (sıcak yemek olarak tavuk göğsü ve makarna dahil olmak üzere geleneksel TOR yiyeceklerinden vardı), telefonları şarj ettik (sürekli açık tutmakla birlikte güç koruma modunda piller çok fazla azalmamıştı), Serkan ayaklarına bakım yaptı ve en önemlisi masaj yaptırdık. Masajda alternatif olarak fizyo bantlarını önerdiler (masajda yağ kullandıkları için her ikisini birlikte yapamayacaklarını söylediler) ama masajı tercih ettik. Bunlar genel olarak ek zaman kaybı olmamasına rağmen yaklaşık 1.5-2 saat kadar sürdü (her biri yaklaşık yarım saat, masaj biraz daha uzun; masaj yapılırken uyunamasa da yatay durumda biraz dinlenme ve gözleri kapatma şansı da oluyor). Koşudan önce bu sefer ana istasyonlarda uyuyalım diye konuşmuştuk ama alışkanlıklardan vazgeçmek zor! Gözler henüz kapanmıyordu.
Cogne kasabasından vadi manzarası oldukça güzel! 2016 yılında 4K koşusunda bu manzaraya doğru start almıştık (kaynak Taxi Cervinia).
Geldiğimiz sıralamada ve saat 20:20’de ana istasyondan çıkış yaptığımızda hava artık kararmıştı (galiba arada gelen başka koşucu olmadı; ilk veya ikinci grubun sonunda olduğumuzu tahmin ediyorduk). Havanın soğuk olacağını düşündüğümüz için üzerimiz biraz kalındı, kısa bir süre sonra fazlalıkları çıkarmamız gerekti. Cogne’dan sonra Fenetre de Champorcher geçidine kadar olan ilk bölüm başlangıç ve bitişi noktaları haricinde TOR rotasından farklı. Rifugio Sogno de Berdzé dağ evine giden vadinin daha kuzeyinden geçiyor ve arada dik tırmanışlar var. Kasabanın çıkışında köprüden karşıya geçip bir süre asfalttan yükseldik ve patikaya giriş yaptık. Bu noktada kısa bir kestirme var. Karşılaştığımız (galiba köpek gezdirmekte olan) iki yaşlı insan önden gidenlerin kestirme taraftan gittiğini söyledi, biz ise rotayı takip etmeyi tercih ettik.
Koşuda dağ evine giden vadide, gidiş yönünde sol tarafında olduğumuzu düşünüyorduk ama şimdi raporu yazarken haritayı daha detaylı incelediğimizde aslında dağ sırtının kuzeyinde yer alan bir sonraki vadiden gittiğimizi fark ediyoruz. Belirli bir noktadan sonra sürekli dağ evini görebilmeyi umuyorduk ama bu gerçekleşmedi. Sebebi buymuş. Mesafe kısa değil dolayısıyla geçide ulaşmak zaman alıyor. Patikaya girip tırmanmaya başladıktan bir süre sonra biraz da beklendiği üzere gözler kapanmaya başladı. Bir kaç dakikalık göz dinlendirmeler yeterli olmadı. Yol üzerinde az sayıda genelde terk edilmiş yayla evlerinden geçiliyor. Şansımıza bunlardan birisinin deposunun kapısı açıktı ve içerisi pek temiz olmamakla birlikte uyumaya uygundu. Burada yarım saat uyuduk (saat 23:30’da). Bundan ders alıp sonraki iki ana istasyonda uyumalıydık ama (spoiler!) ileride okuyacağınız üzere elbette bu gerçekleşmedi :-) 2900 metre irtifadaki Passo dell’Invergneux geçidine saat 1:00’de varmışız. Öncesinde Laghi Doreire gölünden geçiliyor. GPS gösterdiği için yanımızda göl olduğunun farkındaydık ama karanlıkta göremedik tabi.
Passo dell'Invergneux geçici (kaynak Epic Trails).
Ponton yaylasına indiğinizde (hayvan çiftliğine benzer bir yer var) yol genişliyor. Sonrasında yeniden tırmanmaya başlıyorsunuz, patika daralıyor ve takip etmek zorlaşıyor. Biraz dikkatli olmamızı gerektirdi. Serkan geçide kadar bir yandan Sertan'ı takip ederken bir yandan da ayakta uyudu, ne kadar dikkatli olduğunu tahmin edebilirsiniz :) (kolay değil!) Gündüz muhtemelen daha kolaydır. Geçide kayalık bir yan geçiş ile bağlanılıyor ve Rifugio Sogno dağ evini (daha doğrusu ışıklarını) aşağıda görebiliyorsunuz. Öncesinde elektrik direklerini gördüğümüzü sandık ama yanılıyor olabiliriz (haritadan yeniden bakınca yanılmıyormuşuz). Saat 2:40’da vardığımız Fenetre de Champorcher geçidi ile hemen yakınındaki Rifugio Miserin arasındaki kısım TOR ile ortak ve dolayısıyla işaretliydi. İyi bildiğimiz yerler ama işaretleri takip etmek çok daha kolay oluyor elbette. Geçitte ve inişinde biraz kar vardı.
Cogne kasabası ile Rifugio Dondena dağ evi (haritanın en doğusunda) arası. TOR rotası haritanın güneyinde kalan vadiden geçiyor. Rifugio Miserin dağ evi doğudaki büyük gölün kuzey ucunda yer alıyor.
Saat 3:15’de vardığımız Rifugio Miserin dağ evinde sessizlik hakimdi. Koşu boyunca görevli görmediğimiz tek dağ evi bu oldu. Onun yerine genel açıklamalar içeren ve başarılar dileyen bir not bizi bekliyordu. Masanın üzerinde atıştırmak için az sayıda turta, kruvasan ve termoslarda sıcak içecek vardı. Gündüz geçenler yemeklerin güzel olduğunu söylediler. Kahvaltıda omlet varmış örneğin! Fazla zaman kaybetmeden devam ettik.
Rifugio Miserin ile bir sonraki dağ evi olan Rifugio Dondena birbirlerine mesafe olarak oldukça yakınlar. Tor des Glaciers iki dağ evi arasında orjinal Alta Via rotasını takip ediyor. Serkan daha önceki senelerde antrenman amaçlı geldiğinde ters yönden bu etabı geçmişti. Geniş ama taşlık olan yol yerine daha güneyde kalan vadiden ve dar patikadan iniyorsunuz. Temmuz ayında Via Alpina etkinliğimizde de bu vadinin ucundan geçmiş ve yine Dondena dağ evine ulaşmıştık. Aynı noktaya bağlandık (bu civarda da geçmediğimiz patika galiba kalmadı). Dağ evine saat 4:30 gibi varmışız. Burada oldukça yardımcı bir görevli bizi karşıladı. Serkan’da uykusu henüz tam açılmamıştı. Sertan’ın da gözleri yavaştan kapanmaya başlamıştı. Onun için burada yine bir 45 dakika kadar uyumaya karar verdik. Bizim dışımızda da uyuyanlar vardı. Uyandıktan sonra domates soslu makarna yedik, kısa sohbet ve kahveden sonra yola devam ettik. Dağ evinden çıktığımızda hava henüz aydınlanmamıştı.
Rifugio Miserin dağ evi (kaynak resmi web sitesi).
Rifugio Dondena dağ evi. Bu resmi Temmuz sonunda Via Alpina mavi rotasını geçerken çekmiştik. Tor des Glaciers'de de yine aynı yönden yaklaştık.
Rotanın Rifugio Dondena ile Chardonney (Champorcer) arasındaki kısmı TOR ile aynı. Önce vadiden alçalıyor, daha sonra orman içerisinde görece dik ve basamaklı patikadan kasabaya iniyorsunuz. Daha önce defalarca geçtiğimiz için görece oldukça hızlı geçti. Ormana girmeden önce ters yönden gelmekte olan bir gönüllü koşucu ile karşılaştık. Rüzgardan dolayı devrilmiş olan bayrakları düzeltiyordu. Saat 7:20 gibi kasabaya indiğimizde hava artık aydınlanmıştı. Chardonney’de TOR için istasyon var (büyükçe bir çadır) ama bizim için istasyon noktası değildi. TOR koşucuları da henüz geçmeye başlamamışlardı, dolayısıyla dışarıdan bakınca pek bir hareket görünmüyordu. İçerisine girmedik, sadece istasyona gitmekte olan iki görevli ile uzaktan selamlaşıp, yanından koşarak geçtik ve devam ettik.
Chardonney kasabasından çıktıktan sonra rotanın ilk bölümü TOR rotası ile (bir varyantı, daha doğrusu bir kaç yıl önceki hali ile) aynı. Önce nehir kenarındaki geniş yürüyüş yolunu takip ediyor sonra yer yer kayalık etaplardan geçerek vadiden yükselmeye başlıyorsunuz. Orman içerisinde tarihi bir ağacın ve ev yıkıntılarının olduğu yol ağzına geldiğinizde rota ayrılıyor. TOR rotası aşağı vadiye geri iniyor, Tor des Glaciers ise yine orjinal Alta Via rotasını takip ediyor ve tırmanışa devam ediyorsunuz. Serkan Donnas’a kadar olan, görece daha az bilinen ve ziyaret edilen bu etabı da daha önceki senelerde tersten geçmişti. Tersten geçtiği ve aradaki zaman farkı yüzünden tam olarak aynı olup olmadığını söylemek zor, ama oldukça yakın olduğunu söyleyebiliriz. Beklendiği üzere patika yer yer pek belirgin değildi.
Ayrımdan sonra temel olarak aşağıdaki Champorcher vadisine dik olan vadinin ve tabanındaki akarsuyun sol tarafından yükselmeye devam ediyorsunuz. Kuzey-güney doğrultusunda uzandığı için sabah erken saatlerde güneş almıyor. Bitkiler yer yer don ve hava da biraz serindi. Vadinin sonunda patika içeri kıvrılarak Col Fricolla geçidine doğru yükseliyor. Güneşi burada yakaladık. Tırmanışı kayalık olan 2540 metre irtifadaki geçide saat 11:10’da varmışız. İnişten bir süre sonra kısa bir mola verip bir şeyler (= fıstık) atıştırırken Serkan eldivenini yukarıda düşürdüğünü söyledi. Yedek eldivenimiz yoktu onun için Sertan’ın geçide geri tırmanıp eldiveni araması gerekti. Maalesef bulamadı ama meğerse eldiven zaten kayıp değilmiş, Serkan fıstıkları alırken çantanın içerisinde kalmış! Biraz zaman (ve enerji) kaybettik ama en azından eldivenin kayıp olmaması sevindiriciydi (elzem malzeme).
İnişin dik kısımlarını geçtikten sonra kuzeydoğu yönünde uzanan bir vadiye ulaşıyor ve vadinin sol tarafından inişe devam ediyorsunuz. Patika rahat ve koşulursa hızlı ilerlenilebilecek nitelikte. Biz de çok hızlı olmasa da yine de olabildiğince tempolu şekilde gitmeye çalıştık. Sonraki dağ evi olan Dortoire Crest vadinin sonlarına doğru. Buraya dağ evi yerine köyün içerisinde bir ev demek daha doğru olur (dortoire yatakhane anlamına geliyor). Patika bir noktada ikiye ayrılıyor ve ufak bir tırmanışla ufak köye varıyorsunuz. Yönlendirme olmadığı için köyün içerisinde birisine evi sorduk, o gösterdi.
Biz saat 13:30’da vardığımızda Dortoire Crest’de fotoğrafçı Carmine ve diğer koşucuların destekçisi olan bir iki kişi dışında kimse yoktu. GPS verisinde aslında istasyon daha aşağıda görünüyor. Orada (belirli saatlerde açık olan) restoran varmış ama sanıyoruz yatacak yer olmadığı için buraya almışlar. Yiyecek olarak sadece soğuk çorba vardı, içecek yoktu. Eğer istersek aşağıdaki restorana inebileceğimizi ve orada yiyebileceğimizi söylediler. Neyseki şansımıza bir koşucunun destekçisi olan sevimli bir kadın, sadece desteklediği değil diğer koşucuların da yemesi için bir kağıt poşet dolusu sandviç getirmişti. Yanında da bir kap içerisinde kendi bahçesinden domatesler! Bizim için kahve de yapabileceğini söyledi. Birer sandviç yerken arkamızdan Pawel de geldi. Ufak bir çocuk da sırt çantası ile aşağıdaki restorandan sıcak çorba getirdi. Çorba meğerse o şekilde taşınıyormuş. Kısa bir sohbetten sonra fazla vakit kaybetmeden (açıkçası yapabilecek bir şey de yoktu, kahve de unutulmuştu :-) arkadan gelecek daha kalabalık grubun burada ne yapacağını merak ederek saat 14:00’den önce yeniden yola çıktık. Evden aşağıya inerken henüz çok uzaklaşmadan 3-4 kişilik bir koşucu grubu ile karşılaştık. Meğerse arkamız kalabalıkmış!
Pawel Dortoire Crest dağ evinde (kaynak Tor des Geants web sitesi).
Col Pusseuil geçidinin inişinden sonraki yer yer su altında kalmış olan düzlük (kaynak Gulliver.it).
Dortoire Crest’den çıktıktan sonra önce kısa bir süre geri gidiyor, geniş yürüyüş yolundan ve sonundaki köprüden vadinin diğer tarafına geçiyor (burada yol düzenlemesi vardı) ve yeniden tırmanışa başlıyorsunuz. Biraz dikçe ama rahat bir patika. Yaklaşık iki kilometre sonra Dortoir Retempio dağ evine geliniyor (bir kaç ev daha var). Burada birisi dağ evinin önünde oturmakta olan (muhtemelen sahibi) iki üç kişi vardı. İstasyon listesinde olmakla birlikte dağ evi pek de faal gibi görünmüyordu. Serkan konuşup burada tuvalete girdi. Sonrasında çeşmeden suları doldurup tırmanışa devam ettik. Rotanın bu etabında temel olarak iki geçit geçiliyor, Col Pousseuil ve Col de Liet. Col Pousseuil’e kadar olan kısım görece kolay ama patika belirli kısımlarda belirgin değil veya yok. GPS’i ve kayaların üzerindeki belli belirsiz sarı okları takip ederek gitmek gerekiyor. 2110 metre irtifadaki geçide saat 16:00’da varmışız. Geçitten sonra önce aşağıdaki vadiye iniyor ve yine kuzeydoğu yönünde ilerliyorsunuz (yaklaşık 600 metre irtifa). Vadi tabanına inilen yerde patika yine belirgin değildi (terk edilmiş evlerin de olduğu yer yer su altında kalmış bir düzlük) sonrasında orman içerisinde devam ediyor.
Rifugio Alpe Bonze dağ evi (kaynak ADAVA).
Bir süre sonra Vase Inferiore’ye geldiğinizde vadiye dik olarak tırmanışa başlıyorsunuz. Dönüşe saat 17:00’de varmışız. Burada sonraki dağ evi olan Rifugio Alpe Bonze’yi ve hemen yukarıda yol üzerinde yer alan gölü gösteren oklar vardı. Güzel bir tempoda ilerledik. Patika dik ve dere içerisindeydi. Geçidi yaklaşırken uzaktan görebiliyorsunuz, kısa sabit hat döşeli yine dik bir yan geçişle ulaşılıyor.
Geçide geldiğimizde (saat 18:05’de) dağ evinin yakında olduğunu düşünmüştük, GPS’de görece az bir mesafe söylüyordu. Ama ulaşmamız vakit aldı. Önce bir sırt yan geçişi, sonrasında da oldukça dik bir iniş yapmamız gerekti. Yan geçişin sonunda dağ evini görüyor ama ulaşamıyorsunuz :-) Kısa bir tırmanış sonrası otlamakta olan ineklerin arasından geçerek dağ evindeydik.
Rifugio Alpe Bonze yakın zamanda yapılmış oldukça güzel bir dağ evi. Buradaki iki görevli bizi oldukça iyi karşıladılar. Yemekler de güzeldi. Donnas’a yakın olmasına rağmen maalesef pek ziyaretçi olmuyormuş. Patikanın oldukça iyi durumda olması bizi şaşırtmıştı, konuşunca aslında yeni temizlendiğini öğrendik. Alta Via patikaları yerel yönetimin, Alta Via'dan dağ evine olan bağlantı kısmı ise dağ evinin sorumluluğundaymış. Kendi kısımlarını düzenli olarak temizlediklerini, Via Alpina için ise Tor des Glaciers'e hazırlık için gelenlerin uyarıları üzerine (otlar yüzünden neredeyse tamamen kapalıymış) yerel yönetime haber verdiklerini ve onların yakın zamanda temizlediğini söylediler. Biz yemeğimizi yerken Dortoire Crest'de gördüğümüz koşucular da dağ evine geldiler. Bir kısmı uyumayı düşünüyordu, hatta ön hazırlık olarak bira içtiler. Biz ise kısa bir süre sonra tekrar yola koyulduk.
Rifugio Dondena dağ evi ile Donnas kasabası (haritanın en doğusunda) arası. Haritanın kuzeyinde Chardonney kasabası, ortasındaki yayın doğu ucunda Dortoire Crest, güney doğusunda ise Rifugio Alpe Bonze dağ evi yer alıyor. TOR rotası ise kuzeydeki vadiyi takip ederek Bard kasabasına iniyor.
Rifugio Alpe Bonze dağ evinden sonra temel olarak Donnas’a kadar yaklaşık 9 kilometrelik ufak tefek çıkışlar haricinde uzun bir iniş var (1500 metre irtifa iniliyor). İnişin ilk kısmı geniş ve güzel patikada. Belirli bir noktada asfalta bağlanıyor. Bu noktadan sonra artık asfalttan devam edeceğimizi umut ediyorduk (ki muhtemelen böyle bir olasılık mevcut) ama öyle olmadı. Onun yerine orman içerisinde dar patikaya girdik. Dik olmasına rağmen en azından bir süre için Tor des Glaciers’in en zevkli inişlerinden birisini yaptık. Artık havanın neredeyse kararmış olmasının da etkisiyle (engelleri daha az önemsiyorsunuz) oldukça hızlı ilerledik. İnişin ortalarında kafa lambalarını takmamız gerekti. Arkadan uzaktan bizi takip eden bir kafa feneri daha görebiliyorduk. Bu etap bizi Les Donnes (!) isimli bir kasabaya getirdi. İsim çok benzer olmasına rağmen henüz Donnas’dan uzakta ve vadi tabanının da üzerindeydik. Köyü geçtikten sonra dar patika yeniden belirdi ama bu sefer hemen önceki etaptan farklı olarak oldukça kayalık, zevksiz ve tehlikeli bir hal aldı. Sertan hızlı ilerlerken kayıp düştü. Birkaç ufak sıyrıkla atlattığı için şanslı olduğunu söyleyebiliriz. Daha yavaş ilerlememiz, sapmalarda da doğru patikada kalabilmek için oldukça dikkatli olmamız gerekti. Bu arada arkamızdaki koşucu da bizi yakalamıştı, o da patika bozuk olunca bizden ayrılmadı ve birlikte inişi tamamladık. Destekçisi varmış, asfalta ulaşınca buluştular ve önden devam ettiler. Nehri ve otoyolu geçtikten sonra şehir merkezinin ilerisinde bir noktadan (belediye binasına yakın) doğrudan Donnas’a giriliyor. TOR’da olduğu gibi eski Roma yolundan geçilmiyor. Yolun kenarından biraz ilerledikten sonra ana istasyona varıyorsunuz. Yolda TOR koşucularını bekleyen destekçiler vardı. Saat 21:33’de yaklaşık koşunun orta noktası olan ana istasyona giriş yapmışız (226. km’de; resmi olarak orta nokta sayılır).
Biz şimdiye kadar karşılaşmadık ama Donnas ana istasyonu TOR'da oldukça kalabalık olabiliyor (kaynak La Stampa).
Donnas genel olarak bizim favorimiz diyemeyeceğimiz ana istasyonlardan birisi. Kalabalık olmadığı zamanlarda bile ilk yardım ve masaj için beklemek gerekebiliyor. Bu sefer de öyle oldu. Cogne’dan farklı olarak artık TOR koşucuları ile birlikteydik. Sertan masaj sorduğunda hemen alabileceklerini söylemelerine rağmen bir kaç dakika sonra geri geldiğinde başkasını almışlardı bile. Onun yerine kasları rahatlattığını söyledikleri elektrikli bir mindere oturttular ve orada uzunca bir süre yemek yemeden beklemesi gerekti. PTL’de Grand Chavalard inişinde tanıştığımız gönüllü rehber de buradaydı. Bize daha önce TOR’da bir arkadaşına destek vereceğini söylemişti. Sertan beklerken Serkan onunla ve Sertan’ın geçen sene TOR’u bitirdikten sonra tanıştığı doktor ile kısaca sohbet edip ayaklarına ilk yardım yaptıktan sonra sonrasında masaja geldi ve aynı şekilde beklemeye başladı. Sertan’a genç (ve güzel) masöz yine fizyo bant önerdi. Masajdan sonra genç (ve yakışıklı) başka bir masör ile konuşarak tek ayağı diz çevresinde başka bir masöz ile birlikte önce alkol ile temizleyip (masajda yağ kullandıkları için) traş ettiler ve bantları denediler ama tutmadı. Yemekten sonra yeniden deneyelim dediler. Ama yemek yedikten ve biraz dinlendikten sonra yola devam ettik. Fizyo bantları yeniden deneyerek daha fazla zaman kaybetmek istemedik. Çok belirgin bir uyku hali yoktu ama içten içe çıktıktan bir süre bunun değişeceğini tahmin edebiliyorduk. İnat etmeye devam :-) Plan eğer gerekirse Perloz veya Sassa’da uyumak şeklindeydi. İstasyondan 23:15’de çıkmışız. Sıralamamız muhtemelen değişmemişti. Masaj ve öncesindeki bekleme uzun sürdüğü için zamanı pek efektif kullanamamış olduğumuzu söylemek yanlış olmaz. Ana istasyonlardan hızlı çıkabilmek için temel olarak sadece yemek yemeniz gerekiyor, ama bu koşuda sadece bunu yapmak oldukça zor (TOR'da mümkün, daha önce 10 dakika altında çıktığımız ana istasyonlar oldu)…
Perloz kasabası (kaynak Wikipedia).
Donnas’dan sonra hem Tor des Glaciers hem de TOR, çapraz vadideki Perloz kasabasından geçiyor ama gidiş yönleri farklı. TOR, Pont Saint Martin’a kadar yolu takip edip sonra tırmanırken, Tor des Glaciers’de tırmanışa hemen başlıyorsunuz. İlk koştuğumuz TOR’da da rota buna benzerdi, orjinal Alta Via rotası da bu şekilde. Daha sonra değiştirdiler. Beklendiği üzere yola koyulduktan bir süre sonra gözler kapanmaya başladı. Tırmanışı tamamlayıp Notre Dame de la Garde kilisesinin olduğu yere geldiğimizde yol kenarında uygun bir yer bulup 20 dakika kadar uyuduk (hemen yanımızda bir bekçi köpeği sürekli havlamaktaydı ama bir süre sonra duymaz oluyorsunuz; o da zaten vazgeçti - bunu Serkan anlatıyor çünkü Sertan'ın uykuya dalması 10 saniye sürdü). Burada rota TOR ile birleşiyor ama pek geçen olmadı, Serkan hafif uykusunda sadece bir geçişi (bir-iki kişilik) duymuş. Kiliseden sonra ufak bir tırmanış var ve daha sonra vadinin sol tarafından yan geçişle Perloz kasabasına iniliyor. İnişte bir kaç TOR koşucusu ile karşılaştık. Tempoları bizden çok da farklı değildi. Perloz kasabasının merkezindeki kontrol noktasında bizi oldukça sıcak karşıladılar. Saat 1:50’de varmışız. Arada sadece 6 kilometre mesafe var, dolayısıyla tırmanış olmakla birlikte uzun sürdü. Kısaca sohbet edip turtalardan atıştırdık, kahve ve kola içtik, posteri imzalayıp devam ettik. Buradaki yiyecekler gerçekten güzel.
Perloz ile Sassa arasındaki etap TOR ile ortak. Yaklaşık 6 km ve 900 metre kadar arada basamaklı tırmanış var. Kısa bir süre uyumuş olmamıza rağmen bu bölümde Serkan’ın genelde uyku problemi yaşadığı zaman dilimine yaklaşmıştık (sabah 3-4 gibi). Daha önceki koşularda genelde Sertan’ı daha fazla vuran ayakta uyuma durumu bu sefer Serkan’da gerçekleşti. Bu durumdayken konuşmalar ilginç oluyor :-) Yol üzerinde kısa süreli göz kapamalar pek etkili olmadı. Artık oldukça iyi bildiğimiz ve ciddi bir teknik zorluğu olmayan bir etap olduğu için yavaş da olsa dağ evine kadar devam ettik. Az sayıda olmakla birlikte arada yine TOR koşucuları vardı. Sassa istasyonuna saat 5’de varmışız. Daha önceki senelerde olduğu gibi istasyon dışarıda ufak iki çadırdan oluşuyordu. Uyumak için de sadece çadır var (daha önce bir yıl dağ evini de kullanmışlardı), dolayısıyla çok konforlu diyemeyiz. Burada bir saat uyuduk (Serkan beş dakika daha :-) Daha önce Alpe Bonze’de bir arada olduğumuz grup burada da bizi yakalamıştı (Donnas’da uyumuşlar) ve çadırda sıcak bir şeyler içmekteydiler. İstasyondan önce onlar arkalarından da biz ayrıldık (çıkış saati 6:15). Hava aydınlanmak üzereydi.
Donnas kasabası ile Rifugio Barma dağ evi arası. Haritanın doğusundaki C şeklindeli yayın güney ucunda Rifugio Coda dağ evi, kuzey ucunda ise Rifugio Barma dağ evi yer alıyor. Sabit hatların bulunduğu sırt hattı ise yayın güney batısında uzanmakta. TOR rotası bu teknik geçiş yerine Sassa’dan doğrudan Rifugio Coda dağ evine yükseliyor (V şeklindeki etabı Mont Portola’nın güneyinden keserek).
Mont Roux sırt hattının başlangıcı (kaynak Gulliver.it).
Sassa’dan sonraki hedef yine Rifugio Coda, ama Tor des Glaciers daha uzun ve teknik bir rotayı takip ediyor. Dağ evinden çıkınca biraz geriye gidip, geldiğiniz vadiden tırmanışa devam ediyorsunuz (TOR rotası ise dağ evinden sol tarafa doğru yükseliyor). Etabın başları özellikle aradaki bir hayvan çiftliğinden geçerken oldukça çamurluydu. Rahat patikadan Col Giassit geçidine kadar yaklaşık 700 metre irtifa tırmandık. Buraya kadar önümüzden giden grubu görebiliyorduk daha sonra Mont Roux ve ardından Mont Bech (en yüksek noktası 2320 m.) sırt hattına giriyor ve uzunca teknik bir geçişe başlıyorsunuz. Geçiş boyunca sabit hatlar var. Oldukça zevkli bir etap ama gerçekten uzun. Bitmek bilmiyor diyebiliriz. Hava koşulları kötü olduğunda geçmek zor olabilir. Tor des Glaciers’in farklı bir koşu olduğunu hissettiğiniz etaplardan birisi. Mont Bech’den sonra Col Carisey geçidine indiğimizde yeniden TOR rotası ile birleştik. Geçitte bir TOR koşucusu vardı. Onu ardımızda bıraktık.
Rifugio Coda dağ evi geçitten sonraki sırt hattının devamında. Başka bir TOR koşucusunun ardından saat 9:40’da dağ evine varmışız. Olası uyuyanlar haricinde dağ evi kalabalık değildi. Kayıt listesinde bizim önümüze geçmiş üç İspanyol koşucuyu görmek sürpriz oldu. Muhtemelen Sassa’da sonra TOR rotasını takip ettiklerini düşünüyoruz. Ne biz ne de genelde birlikte gittiğimiz grup onları görmedi. Arkadaşlarımız Deniz ve Banu’dan kontrol etmelerini istedik ama yarış esnasında takip sisteminden sadece bulunulan nokta görülebiliyormuş. Belki organizasyonun elinde veriler olabilir. Genel izlenimimiz rota takibine çok fazla dikkat etmedikleri yönünde. Bu grup sonraki zamanlarda (son güne doğru) listeden kayboldu. Normalde dışarıdaki çadırda hafif atıştırmalıklar, dağ evinin giriş katında da normal yiyecekler oluyordu. Bu yıl yemek için dağ evinde alt kattaki bir odayı ayarlamışlar. Tor des Glaciers koşucuları için rezerve edilmiş bir banyo ve tuvalette vardı! Makarna ve diğer atıştırmalıklardan yedikten ve bir şeyler içtikten sonra devam ettik (10:05 gibi çıkmışız).
Rifugio Coda dağ evi (kaynak Valle d'Aosta web sitesi).
Rifugio Coda dağ evi ile Niel kasabası arasındaki etap yine TOR ile aynıydı. Dağ evinden sonraki dik ve taşlık iniş görece kolay ama yavaş geçti. İnişten sonraki resmi olmayan istasyon yine yerindeydi. Ev yapımı turta ve meyve suyu vardı :-) Bir şeyler atıştırırken ev sakinleri ile kısaca sohbet ettik. Sonrasındaki düz yol kısmını elimizden geldiğince hızlı geçmeye çalıştık. Geçen senelerden farklı olarak patika geçilemez durumda olduğu için (sebebini tam bilmiyoruz) Lago Vargno baraj gölüne indirmediler. Onun yerine gölün güneyinden yan geçişle daha yukarı yer alan Lago Lungo Alto gölüne doğrudan bağladılar. Sonrasında tırmanışa devam ediyor, Barma gölüne ve yanındaki Rifugio Barma dağ evine varıyorsunuz. Geçen sene bu etapta patika biraz daha kötü ve ıslaktı, bu yıl daha iyi olduğunu söyleyebiliriz. Dağ evine yaklaşırken bir drone çekim yaptı.
Rifugio Barma dağ evi (kaynak TripAdvisor).
Dağ evine saat 13:00’de varmışız. Biraz uzunca sürmüş ama yanılmıyorsak TOR koşucuları dahil bizi geçen pek olmadı. Rifugio Barma yeni ve oldukça güzel bir dağ evi. Bizi yine oldukça sıcak karşıladılar. Yemek de güzeldi, etli polenta! Bilgisayardan Tolga’nın durumuna baktık (saat 10:46’da Donnas’dan çıkmış görünüyordu), Tor des Glaciers koşmakta olan arkadaşımız Ouns’u kontrol etmek ise mümkün olmadı. Dağ evinin en büyük dezavantajı karşılamanın yanı sıra içerisinin de oldukça sıcak olması :-) Normal koşullarda bu iyi bir şey elbette ama eğer az uyuduysanız tam tersine oldukça tehlikeli olabiliyor. Vücut rehavet moduna girip gözler kapanmaya başlıyor. O duruma düşmeden çıkmaya çalıştık (13:25 gibi). Rifugio Barma dağ evinden sonra toprak yola bağlanmadan önce kayalık bir yan geçiş var. Normalde o tarafa yol da gittiği için kayalık patikaya girmek ters geliyor ama artık o kadar alışmıştık ki o tür geçişlere, gayet sıradan geldi diyebiliriz.
Rifugio Barma dağ evi ile Niel kasabası arası. Bu etap TOR rotası ile aynı. Haritanın ortasındaki dar yayın (küme işareti şeklinde) güney ucunda Lago Chiaro, kuzey ucunda ise Col della Vecchia yer alıyor.
Tor des Glaciers başlamadan hava durumu tahminleri Salı günü yağmur gösteriyordu. Nitekim hava kapalıydı ve toprak yola bağlandıktan bir süre sonra yağmur başladı. Naylon pançoları giydik (ilk defa bu yıl PTL'de kullandığımız bu pançolar oldukça hoşumuza gitti; hafif ve pratik - çoğu durumda yağmurluktan daha kolay kullanılıyor). Normalde hızlı geçilebilecek bir etap ama biz normal bir tempo ile devam ettik. Yolun sonuna doğru daha önce UTMB'de tanıştığımız Amy (Sproston) ile karşılaştık (Aykut'un arkadaşıydı, Salomon Türkiye ekibi PTL’ye katıldığında birlikte yemek yemiştik Utkuer'lerde). O noktada temposu iyiydi, arkadan koşarak gelip devam etti (TOR'u 107 saatte, 66. sırada bitirmiş). Geçitten sonra yine yağmur altında inişe devam edip (bu etap kayalık) 15:45 gibi Lago Chiaro kontrol noktasına vardık. Ufak bir istasyon. Brandanın içerisinde birkaç TOR koşucusu vardı. Burada TOR’u ilk defa koşarken oldukça güzel kızarmış et yemiştik. Her seferinde o beklenti ile geliyoruz. Bu sefer de mangal yanıyordu, ama yağmur yüzünden pişirme yapmıyorlardı. Önceden pişirdikleri de maalesef bitmişti. Bu senenin TOR videolarından daha sonra geçenlerin şanslı olduğu görülüyor :-) 5-6 dakika kalıp devam etmişiz.
Lago Chiaro’dan sonra önce vadi içerisinde alçalıyor, daha sonra Crena du Ley geçidine tırmanıyorsunuz. İniş yağmurdan dolayı biraz çamurluydu. Tırmanış ise kayalık. Bu tırmanış bizim için koşunun dönüm noktalarından birisi oldu diyebiliriz. Geçide yaklaşırken arkadan Pawel, Luca Franceschini (genç Luca; metnin devamında Luca F. olarak geçecek) ve Kurt Nadler bize yetiştiler. Güzel bir tempoda grup olarak ilerliyorlardı. Koşunun büyük bölümünde de birlikte koştular. Önümüzdeki etabın koşulmazsa uzun süreceğini biliyorduk. Pawel geçerken “haydi gayret”, Sertan’da Serkan’a “abicim mümkünse onları kaybetmeyelim” deyince, Serkan elinden geldiğince hızlandı (geçide saat 16:45 gibi varmışız) ve hem inişte hem de Col della Vecchia geçidinden hemen önceki istasyona kadar birlikte oldukça iyi bir tempoda devam ettik. Bu arada yağmur da dinmişti.
Saat 17:30’da vardığımız Col della Vecchia istasyonunda her zamanki gibi harika kıymalı polenta bizi bekliyordu! Onlar bizi inişte yakalayacağı için çok oyalanmadan Pawellerin biraz önünde Niel’e doğru devam ettik. Col della Vecchia geçidine kısa tırmanışta biraz sis vardı. İnişte hava açtı. Baştaki döşenmiş taşlı geniş patika, kenardaki görece daha düz kısımdan hızlıca inilebiliyor. Sonrasındaki dar patika ise oldukça çamurlu ve kaygandı. Dikkatli bir şekilde ama iyi bir tempoda indik.
Paweller bizi inişin sonunda vadinin diğer tarafında geçmeden az önce yakaladılar. Niel’e kadar sohbet ederek birlikte devam ettik. Önce kısa bir tırmanış, sonrasında Niel’in olduğu yan vadiye kadar iniş var.
Crena du Ley geçidi (kaynak Alain Collet).
Col della Vecchia inişinin başlangıcındaki taş döşeli yol (kaynak Valle d'Aosta web sitesi).
Niel kasabasındaki TOR istasyonu. Koşucular dağ evinin bahçesinde kurulan çadırlarda uyuyabiliyorlar. Biz de burada 1 saaat uyuduk (kaynak Running Passion).
Niel’e saat 19:30’da varmışız. Hava henüz kararmamıştı. İstasyon TOR koşucularından dolayı kalabalıktı. Paweller uyuyacaklarını söylediler. Biz de yine oldukça lezzetli kıymalı polentadan sonra bir saat uyumaya karar verdik. Açıkçası düşünmemizi gerektiren bir karardı çünkü geçide kadar gün ışığından faydalanmak iyi olabilirdi. Uyku ağır bastı. Niel’de dağ evinde değil, dağ evinin bahçesinde kurulu çadırlarda uyunuyor. Genelde soğuk oluyordu ama bu sefer fena değildi. Biz uyandığımızda Paweller gitmişlerdi. 30 dakika kadar uyumuşlar. Kahve içip biz de devam ettik. Listede İspanyol grup hala önümüzde görünüyordu. İstasyondan saat 21:00’de çıkmışız.
Niel (haritanın güneyinde) ile Gressoney Saint Jean (haritanın kuzey batısında) kasabaları arası.
Niel’den çıktıktan sonra TOR bayraklarını takip ederek neredeyse Col Lasoney geçidine kadar oldukça iyi bir tempoda ilerledik. Tırmanışın başlarında GPS’i kontrol ediyorduk ama sonra kaptırıp devam etmişiz. Koşu boyunca görece belki de tek hatamızı burada yaptık. Geçide yaklaştığımızda, Tor des Glaciers rotasının aslında biraz daha geniş bir yay çizdiğini gördük. Çok uzun olmamakla birlikte kısa da sayılamayacak bir kesme yapmak üzereydik. Gündüz ve gece 24 saat boyunca yön bulmaktan sorumlu olmak gerçekten kolay bir iş değil. Kısa bir değerlendirmeden sonra geri dönüp doğru rotadan gitmemiz gerektiğine karar verdik (özellikle daha önceki kestirmeci İspanyol grup göz önüne alındığında, en temel prensip eleştirdiğini yapmamak). İnişte ters yönden gelmekte olan TOR koşucuları biraz şaşırdılar elbette. Bizim Tor des Glaciers koştuğumuzu ve hata yaptığımızı söylememiz gerekti. İnişin yaklaşık olarak yarısında eğer takip ediyorlarsa meraklanmamaları için organizasyonu aradık (bir olasılıkla takip ediyorlardır diye düşündüğümüz için). Telefonda görüştüğümüz görevli, aynı hatayı yapan başkalarının da olduğunu, mesafe farkı az olduğu için Niel’e geri inmememizi ve TOR rotasını takip etmemizi istedi. Bunun üzerinde indiğimiz kısmı yeniden geri çıkıp, geçitten önce Tor des Glaciers (ve TOR) rotasına bağlandık. İniş ve geri çıkışımız mesafe ve zaman açısından yaklaşık olarak gitmemiz gerekene denk oldu. Bir şekilde hatamızı kapattık diyebiliriz.
Col Lasoney geçidi (kaynak Tor des Geants web sitesi; 2017).
Biz gece geçmemize rağmen Ober Loo istasyonundaki gönüllüler her zaman sıcak ve sevecenler (kaynak Running Passion).
Yağmurdan dolayı geçitten sonraki görece düz plato su altındaydı (TOR’u ilk koştuğumuzda burada fırtına vardı ve ortam gerçekten çok kötüydü), iniş de biraz çamurluydu. Bu kısımda patika pek belirgin değil, arada su kanallarını takip ediyor. Bayraklar yardımcı olmakla birlikte (arada düşmüşler) dikkat etmemiz gerekti. Görece yavaş indik ama başka bir koşucu ile de karşılaşmadık. Hayvan çiftliklerine varıp vadinin sağ tarafına geçtikten sonra patika rahatlıyor. Vadinin sonlarına doğru yer alan Ober Loo istasyonunda gönüllü olarak her zamanki kayakçı güzel ablalar değil, yaşlı amcalar vardı, koşucu pek yoktu; sadece bir TOR koşucusu dinlenmekteydi. Gece olduğu için çanları çalmadılar ama her zamanki lezzetli mantılarında verdiler (bu sefer çorba şeklinde değildi, sek olarak da harika!). Çok güzel yerel peynirler ve kurutulmuş etler de vardı. Hızlıca bunlardan atıştırıp Gressoney ana istasyonuna devam ettik. Biz istasyondan çıkmadan 3 TOR koşucusu daha geldi. Aradaki etap oldukça iyi bildiğimiz yerlerden. İlk başlarda kayalık ve teknik, sonra geniş patikaya bağlanıyor. Görece güzel tempoda geçtik diyebiliriz (en azından öyle hissettirdi). Vadi tabanına indikten sonra bir süre asfaltı takip etmek gerekiyor. Burada hızlı yürümeye çalıştık.
Gressoney Saint Jean ana istasyonunda Tor des Glaciers çantaları (kaynak Tor des Geants web sitesi).
Gressoney ana istasyonuna saat 2:05 gibi varmışız. Paweller de bizden yarım saat önce glmişler. İstasyon kalabalık değildi. Az sayıda TOR koşucusu vardı. Donnas’da karşılaştığımız PTL’den tanıdığımız gönüllü rehber de buradaydı. Kısaca onunla sohbet ettik. Bize uykuya dikkat etmemizi öğütledi. Diğer ana istasyonlardaki ritüel burada da devam ettik. Yemek yedik, masaj yaptırdık, Serkan ayaklarını yıkadı ve bakım yaptı. Telefonları şarj etmemiz gerekmedi, sürekli açık olmalarına rağmen güç saklama modunda yine fazla batarya harcamamışlar. Masaj için de Donnas’dakinin tersine beklememiz gerekmedi. Sertan fizyo bantlarının hikayesini anlattığında buradaki masörler önce yağ kullanmadan masaj yapabileceklerini ve sonra da bantları yapıştırabilecekleri söylediler. Oldukça kolay olan bu çözüm nedense daha önce düşünülmemişti :-) Genel olarak faydalı olduklarını söylemek mümkün. Özellikle Gressoney’den sonra bitişe kadar başka destek noktası olmadığını dikkate aldığımızda masajdan daha kalıcı destek sağlıyorlar. Sertan bant yaptırdı, Serkan ise sadece masaj ile yetindi (dizinin nasıl tepki vereceğini bilmediği için).
Yine geleneği bozmayarak, Serkan’ın uyku ihtiyacı duyduğu zaman dilimine yaklaşmış olmamıza rağmen, gözler henüz kapanmaya başlamadığı ve Niel’de uyuduğumuz için burada uyumadan devam ettik. Saat 4:30’da çıkış yapmışız. Diğer iki ana istasyona göre daha uzun sürmüş. Belli süreden sonra zaman artık başka türlü akmaya başlıyor. Planlı olmak gerçekten şart. Gressoney ana istasyonundan sonra bir süre nehir kenarında geniş toprak yoldan gidiliyor. Biraz da beklendiği üzere yola koyulduktan kısa bir süre sonra (sürpriz sürpriz…) gözler kapanmaya başladı. İstasyondan çıktıktan sadece yarım saat sonra Gressoney Saint Jean kasabasının yakınından geçerken açık bir tuvalet binası bulduk ve içeride 45 dakika uyuduk.
Uyku molasından sonra saat 5:50 gibi yola çıkmışız. Hava henüz aydınlanmamıştı. Bu noktanın biraz ilerisinde TOR ve Tor des Glaciers rotaları birbirinden ayrılıyor. TOR’da kuzeybatı yönünde ilerliyor ve Col Pinter geçidine tırmanıyorsunuz. Tor des Glaciers ise daha kuzeye, karlı dağlara, Monte Rosa ve Matterhorn’a doğru devam ediyor. Gressoney La Trinite kasabasına kadar az eğimde zaman zaman orman içerisinde bir patika takip ettik. Nehir kenarından içeri saptığı noktada GPS rotası yolun sol tarafında bir taraçanın üzerinden gidiyor gibi görünüyordu. Sağ tarafta yol devam etmesine rağmen taraça üzerinden devam ettik ama biraz ilerledikten sonra nereye gittiğinden emin olamadığımız için geri döndük (aslında sonu aynı yere bağlanıyormuş). Yukarıdan gelen iki TOR koşucusu vardı. Bayrakları kaçırıp ileriye kadar gitmişler (!). Burası normalde hızlı geçilebilecek bir etap ama Serkan’ın uyku durumu tam geçmediği için biz yavaş ilerleyebildik.
La Trinite’ye saat 7:30 gibi varmışız. Serkan daha önce kışın kayak için buraya gelmişti ama TOR rotasının dışında olduğu için birlikte ilk defa geçiyorduk. Kasabanın yukarılarında asfaltta ilerlerken beklenmedik bir anda yandaki otelden (Hotel Dufour) bir kadın bize seslendi: “Kahve ister misiniz?”. Uykusuz olduğumuz dışarıdan rahatlıkla anlaşılabiliyor olmalı :-) İçerisi sıcak olduğu için otelin verandasında bize kahve ikram etti. Kendisine müteşekkiriz! Kısa süre başkasıyla sohbet etmek Serkan’ın uykusunu da açtı. Bir taşla iki kuş :-)
Gressoney Saint Jean kasabası ile Rifugio Sitten dağ evi (haritanın kuzey batı ucunda) arası. Öncesinde Gressoney La Trinite kasabası yer alıyor. TOR rotası ise batıya doğru Col Pinter geçidine devam ediyor.
Önünden geçerken uykulu halimizi görüp bize kahve ikram eden Hotel Dufour.
Gressoney La Trinite kasabasının çıkışında park yerinden nehri geçiyor ve patikaya geri dönüyorsunuz. Biel kasabasına kadar görece düz devam ediyor, sonra tırmanış başlıyor. Tırmanıştan önce Pawel, Luca F. ve Kurt üçlüsü bizi yakaladılar ve önden devam ettiler. Uyku durumu düzeldiği için güzel bir tempoda 2300 metre irtifadaki Rifugio Sitten dağ evine tırmandık. Burası aynı zamanda kayak merkezi. Dağ evinin bulunduğu yer Gressoney La Trinite’den görünüyor ama biraz içeride. Dağ evine saat 9:30’da vardık. Pawel’ler de bizden az önce gelmişler. Burada dağ evinin sahibi ve çalışanı bizleri oldukça sıcak karşıladılar. Etkinliğin en güzel kahvaltısını burada yaptık. Tezgahın üzerinde hepsi harika görünen farklı farklı kremalı kekler ve turtalar vardı. Dağ evinin sahibi “Hepsinden ne kadar isterseniz yiyebilirsiniz!” diyince üç porsiyon kek/turta yedik ve kahve içtik. Tadı hala damağımızda diyebiliriz :-) Normal yemekler ve konaklama da oldukça iyiymiş. Ouns bize kendisine tek kişilik banyolu oda verdiklerini söyledi. Böylesi bir konfor gerçekten başka bir yerde yok. Kendilerine teşekkür ettikten sonra saat 10:00’dan önce yeniden yola koyulduk.
Rifugio Sitten dağ evi (kaynak resmi web sitesi).
Rifugio Sitten dağ evinden sonra Colle Della Bettaforca geçidine (2670 metre irtifada) kadar geniş toprak yoldan tırmanılıyor. Burada tempomuz oldukça iyiydi. Geçitte büyükçe bir teleferik istasyonu var. Ana kısmı kapalıydı. Serkan çalışan işçiler ile konuşup teleferik binasında tuvalete girdi. Burada dağcı bir çift ile karşılaştık. Önden gittiler, daha sonra onları yakalayıp arkada bıraktık. Colle Della Bettaforca geçidinden sonra patika daralıyor ve kayalık bir hal alıyor. İleride sırt hattına girip önce Colle Bettolina Inferiore ve ardından da Superiore (3100 metre irtifada) geçitlerine ulaşıyorsunuz. Sırt hattı geçitten sonra devam ediyor ama rota iniş yönünde. İniş noktası belirgin olmadığı için çok kısa ileri gidip geri döndük. Tırmanışın aksine, iniş tarafı olukça dik ve kuzey yönüne baktığı için karlıydı. Kayaların üzerinde ve arasında dolaşıyorsunuz. Teknik bir iniş olduğunu söyleyebiliriz. Gece geçmek muhtemelen kolay olmayacaktır. Saat 11:45’de geçitteymişiz, kayalık etabı geçip alt vadiye inmemiz 1 saat 15 dakikamızı almış.
Colle Bettolina Superiore dağ geçidi (kaynak Mountains of a life time).
Lago Blu buzul gölü ve aşağıda Alpe di Verra Inferiore yaylası (kaynak Valle d'Aosta web sitesi).
Alpe di Verra Superiore yaylasına inince akarsu kenarından aşağı doğru devam eden toprak yola bağlanılıyor. Vadinin tabanında yer alan Alpe di Verra Inferiore yaylası yukarıdan görünüyor ve ilk başta sonraki dağ evi olan Rifugio Ferrano’nun orada olduğunu düşünüyorduk. Yaylaya inmeden önce ufak bir tırmanışla Lago Blu gölünün yanından geçirdiler. Oldukça güzel ve turkuaz renkli bir buzul gölü. Burada yürüyüş yapan ve gölün keyfini çıkaran insanlar vardı. İnişe devam edip yayla evlerine ulaştığımızda maalesef dağ evinin burada değil daha ileride olduğunu anladık :-( Bir süre düz gittikten sonra yan geçiş ve kısa bir tırmanışla dağ evine ulaşıyorsunuz. Bu kısımda ilginç şekilde bol miktarda kırmızı renkli işaretleme vardı. O an için muhtemelen hafta sonu yapılacak bir yarış için olduğunu düşündük. Saat 14:20 gibi dağ evine giriş yapmışız.
Rifugio Ferrano yamaçta ufak ama güzel bir dağ evi. Hemen yanında Frachey dağ evi ve birkaç ev daha var. Serkan TOR rotasının daha önce buradan geçtiğini söylemişti. Haklıymış, inişte TOR plakaları gördük. Burada Pawel ile yeniden karşılaştık. Bizden önce gelip bir süre uyumuş. Ben de sizinle geleyim dedi, bir şeyler atıştırıp kahve içtikten sonra birlikte sohbet ederek yola koyulduk (saat 15:00’de).
Rifugio Ferrano dağ evi (kaynak resmi web sitesi).
Cima Bianche gölü ve arkasında Matterhorn... (kaynak Gian Mario Navillod).
Dağ evinden çıktıktan sonra önce dar ama rahat patikada kısa bir iniş var. Pawel bizden hızlıydı ve bir süre sonra gözden kayboldu. İnişin sonunda asfalt yola çıkıyor, dik kesiyor ve tırmanışa başlıyorsunuz. Burada Pawel’in doğru yoldan gidip gitmediğinden emin olamadık ve bir süre onu bekledik, ama görünmeyince devam ettik. Tırmanışın başlarında pek de belirgin olmayan bir noktada yukarıya daha önce yanından geçtiğimiz göle devam eden ana patikadan sapıyor ve kuzey batıya doğru uzanan yan vadiye geçiyorsunuz. Bu sapakta Pawel elinde telefonu (harita programı açık şekilde) koşarak yukarıdan geldi. Dönüşü atlamış. Aynı hızla önden devam etti. Rota üzerinde hala işaretler görüyorduk. Daha sonra bunların iki hafta önce düzenlenmiş ve yarıda kalmış olan Ultra Tour Monte Rosa’dan kalma işaretlemeler olduğunu anladık. Üzerinden zaman geçmiş olmasına rağmen organizasyon bayrakları halen toplamamıştı. Yol bulmamızı kolaylaştırmış olmasına rağmen üzücü bir durum, çünkü bayraklar artık yıkılıp etrafa dağılmaya ve çevreyi kirletmeye başlamış. Hava güneşli ama rüzgarlıydı. Yükseldikçe soğumaya da başladır. 3000 metre irtifadaki Colle Superiore Delle Cima Bianche geçidine kadar tırmanış olan bu etap Aosta vadisinin görece az ayak basılan yerlerinden ama manzarası oldukça güzel. Sağ tarafınızda Monte Rosa ve buzulları, önünüzde ise Matterhorn silsilesi uzanıyor. Önce temel olarak vadi içerisindeki akarsuyu takip ediyor, daha sonra Gran Lago gölünün yanından önce sırt hattına geçiyor, sırt hattından ise geçide ulaşıyorsunuz. Saat 18:30 gibi varmışız. Burada yapay bir gölet var. Kısa bir yan geçişten sonra aşağıdaki teleferik istasyonuna iniliyor. Lago Delle Cima Bianche gölü istasyonun yanında.
İstasyon binasında Monte Rosa’ya tırmanmak için gelmiş iki dağcı ile karşılaştık (Romanya’dan gelmişlerdi). Yukarı giden teleferik sezon bittiği için çalışmıyormuş. Bize yolu sordular. Pek yardımcı olamadık maalesef, ama kısaca sohbet ettik ve arkadan gelecek başka koşucular olacağınız, şaşırmamalarını söyledik (kuş uçmaz kervan geçmez bir yer olduğu için). Cima Bianche teleferik istasyonundan gidilmesi gereken Plan Maison kayak merkezi aşağıda görünüyor ama beklendiği üzere doğrudan indirmediler. Onun yerine geniş toprak yoldan yeniden 3000 metre irtifadaki üst teleferik istasyonuna çıktık ve oradan görece dik bir şekilde aşağı indik. İnişin ilk başlarında kayak pistlerinden geçiliyor. GPS rotası belirgin, ama patika zaman zaman net değil. Gün batımında etraftaki dağların siluetleri gerçekten oldukça güzel.
Rifugio Sitten dağ evi ile Cima Bianche teleferik istasyonu (haritanın kuzey batısında) ve göleti arası. Rifugio Ferrano dağ evi haritanın ortasındaki dar V şeklindeki etabın güney ucunda yer alıyor.
Rifugio Duca Degli Abruzzi’de yemek olarak lazanya vardı!
Plan Maison kayak merkezine saat 20:35 gibi varmışız (2550 metre irtifada). Hava artık kararmıştı. İnerken sol tarafımızda ileride bir iki kafa feneri ışığı ve bir dağ evine ait olduğunu düşündüğümüz sabit ışık görmüştük ama beklentimiz Rifugio Duca Degli Abruzzi dağ evinin Plan Maison’da olmasıydı (büyükçe binalar vardı). Değilmiş. Daha sonra restoran olduğunu anladığımız bir yere girip sorduğumuz görevli kadın dağ evini daha önce duymamıştı. Dışarı geri çıkıp GPS izini takip etmeye hazırlanırken arkadan başka bir görevli geldi ve yerini biraz karmaşık şekilde tarif etti. Burada yaklaşık 15 dakika kaybettikten sonra patikaya geri döndük. Dağ evine ulaşabilmek için yan geçiş yapıp tekrar 300 metre irtifa tırmanmak gerekiyor.
Rifugio Duca Degli Abruzzi dağ evine saat 22:00’den az önce varmışız. Oldukça büyük ve güzel bir dağ evi. Matterhorn’a İtalyan rotasından tırmanışlarda geçiş noktası. Buradaki biri kadın iki görevli bizi oldukça sıcak karşıladılar. Kısa sürede önce şarküteri ve peynir tabağı, ardından da harika lazanya ve tatlı geldi! Enfes! Internet çekiyordu, Tolga’nın durumuna baktık ve sonra iki saat uyuduk. Koşu boyunca en uzun uykumuz bu oldu. Burada uyuyan başka koşucular da vardı, en az 3-4 kişi olsa gerek. Görevliler zorunlu olmasalar da gece uyumadan bizlerle ilgilendiler. Kalktıktan sonra kahve içtik ve saat 1:15 gibi yola koyulduk.
Rifugio Duca Degli Abruzzi dağ evi Breuil kasabasının yer aldığı vadinin üstünde yer alıyor. Gündüz manzara oldukça güzel olmalı. Gece sadece Breuil ve vadi içerisindeki diğer yerleşimlerin ışıklarını görüyorsunuz. Rotanın bu etabı iniş ve uzunca vadiyi yanlamasına geçiyor. Arada toprak setleri olduğunu düşündüğümüz yerlerden geçtik. Yukarıdan oldukça güçlü bir şekilde kayaların düşme sesleri geliyordu. Setler çığ ve toprak kaymalarına karşı kasabayı koruyor olmalı. İnişimiz biraz vakit aldı. Asfalt yola oldukça yaklaştığınızda Tza Grillon yakınlarında iniş sona eriyor, vadiyi dönmeye ve tekrar tırmanmaya başlıyorsunuz. Bu noktaya saat 4:30 gibi varmışız. İlk tırmanış etabının sonunda Finestra di Cignana geçidi var (2445 metre irtifada). Dağ evinde uyumuş olmamıza rağmen Serkan’ın tırmanışın başlangıcında ve arada kısa süreli durup gözlerini kapatması gerekti. Genelde 1-2 dakikalık bu kapatmalar uyku hissini bastırıp bir süre devam etmenizi sağlıyor.
Finestra di Cignana geçidi (kaynak Gulliver.it).
Rifugio Perucca Vuillermoz dağ evi sarp ama oldukça güzel bir yerde (kaynak resmi web sitesi).
Geçitten hemen önce Cristiano Zanarella ve Paolo Diemoz (daha önce bahsettiğimiz Paolo değil; metnin geri kalanında Paulo D. olarak geçecek) arkadan gelip bizi geçtiler. Finestra di Cignana geçidinin inişinde patika dar ama çok zorlu değil. Hemen aşağıda Chevalley yaylası ve hayvan çiftliği var. Hava soğuk olduğu için burada belki kapalı bir yerde uyuma şansı olabilir diye ümit ediyorduk ama köpekler izin vermedi :-) Cristiano ve Paolo D.’nin kafa lambalarından çiftlikten hemen sonra yeniden tırmanış başladığını görmüştük. Rifugio Perucca Vuillermoz dağ evine ulaşmak için yaklaşık 600 metre irtifa tırmanmak gerekiyor. Patika ilk başta rahat, yukarıda Lago di Balanselmo gölüne geldikten sonra daha kayalık bir hal alıyor. Saat 7’de göle, 7:20’de de dağ evine varmışız. Hava artık aydınlanmıştı. Hemen arkamızdan Julien’de geldi. Oldukça güzel bir yerde (set üzerinde; yanında Lago del Dragone gölü var) olan ufak dağ evi yaklaşana kadar görülmüyor.
Dağ evinde ilk 5-6. sırada gitmekte olan Paolo (daha önceden tanıdığımız) ile karşılaşmak sürpriz oldu. Nefes almada zorluk yaşamaya başlamış, dolayısıyla oldukça yavaşlamıştı. Kendisiyle ilk defa tanıştığımız 4K’da da benzer bir problem yaşamıştı. Oldukça bitkin bir durumdaydı. Maalesef dağ evinde yiyecek azdı. Ufak turtalardan yedik, makarna için ise 30 dakika beklememiz gerekti. Başta çok sürmez dediler ama bir sebepten sıcak su hazır değilmiş. Sonlara doğru biraz sıkıcı bir durum olduğunu söyleyebiliriz. Bir şey yapamadan bekliyorsunuz. Sonraki dağ evine devam etmeyi aklımızdan geçirmedik değil ama zaten bir süredir bekliyorduk, birazdan hazır olacak dediler. Görebildiğimiz kadarıyla bizden önce gelmiş olan Cristiano ve Paolo D. böyle bir duruma maruz kalmadılar. Şanssızlık diyelim. Julien de bizimle birlikte bekledi. Sade makarna sossuzdu ama gerçekten lezzetliydi. Hızlıca yedikten sonra (gönül almak için) tüm gönüllülerin ellerini sıktık ve devam ettik. İsteği üzerine çıkışta görevlilerden birisi ile fotoğraf çektirmeye çalıştık ama fotoğraf makinesinin pili bitti. Biraz şanssız bir istasyondu. Dağ evinden saat 8:00’de çıkmışız.
Cima Bianche ile Rifugio Prayerer dağ evi (haritanın batısındaki baraj gölünün kuzey doğu ucunda) arası. Haritanın kuzey doğu ucunda Rifugio Duca Degli Abruzzi dağ evi, güneydoğusunda ise Rifugio Perucca Vuillermoz dağ evi yer alıyor (ufak göllerin olduğu bölgede). Rota kuzey ucunda Matterhorn’a oldukça yaklaşıyor!
Rifugio Perucca Vuillermoz dağ evi Colle de Valcournera (3075 metre irtifada) geçidine oldukça yakın. Kısa bir tırmanış ile geçide ulaşılıyor. Çanağın manzarası oldukça güzel. Geçidin inişi dik ve çarşaklı. Vadi tabanına yaklaşınca rahatlıyor ama bir noktada sabit hatlardan inmek gerekiyor. Rotada rehberleri ile birlikte aşağıdan gelen yürüyüşçüler vardı, bir de fotoğrafçı Pierre. Hızlı indiği için Julien arkadan gelip bizi geçti. Dik etabı geçip vadi içerisine indikten sonra, vadinin sağ tarafından akarsu kenarından inişe devam ediyorsunuz. Vadinin sonu aşağıdan görünüyor ama oldukça büyük olan Lago di Place Moulin gölünü orman seviyesine gelene kadar göremiyorsunuz. Rifugio Prayerer dağ evi gölün kuzey ucunda. Ulaşabilmek için patikanın göle bağlandığı noktadan itibaren gölün etrafından dolaşmak gerekiyor. Köprüden geçip kısa bir tırmanış ile oldukça büyük olan dağ evine varıyorsunuz. Etrafında başka evler de var. Saat 10:30’da varmışız. Paolo bizden önce varmıştı. Sanıyoruz sıcak yemek seçenekleri de güzelmiş ama restoran kısmında masa üzerinde kahvaltılıkları görünce sabah da olduğu için kahvaltı yapmayı tercih ettik. Müsli, yoğurt, süt, meyve suyu ve elbette Nutella! Dağ evinde görece kısa bir süre kaldık. Gündüz kıyafetlerine geçtikten sonra saat 11:00 olmadan ayrılmışız. Dağ evinden çıktıktan hemen sonra Paolo’yu son defa gördük. Yavaş yavaş devam ediyordu. Oldukça güçlü bir insan, o haline rağmen koşuyu tamamlayan 40. ve son kişi oldu (zaman limitinden yarım saat önce).
Colle de Valcournera geçidinden indikten sonra Rifugio Prayerer’e giderken (kaynak Tor des Geants web sitesi).
Rifugio Prarayer baraj gölünün ucunda yer alıyor (kaynak Ciopilla's Travels).
Rifugio Prayerer dağ evinden çıktıktan sonra önce sağ taraftan (güney batı yönünde) baraj gölünü komple geçiyorsunuz. Doğal olarak düz bir etap ve hızlı ilerlenebiliyor. Yolda ters yönden gelmekte olan turistler (büyük kısmı galiba Almandı) ve Luca F. ile karşılaştık. Tek başınaydı ve yol kenarına oturmuş dinleniyordu. Baldırında ağrısı varmış. Belki faydası olur diye Serkan’ın dizi için yanında taşıdığı Fast Jel'den verdik. Baraj setine ulaştıktan sonra patika asfalt yola bağlanıyor. Burada bir süre daha hafif yokuş aşağı devam ediyorsunuz. Tor des Glaciers’in nadir uzun düz etaplarından birisi olduğunu söyleyebiliriz (ikincisini gece geçecektik). Asfalt yolun ilk zigzagına ulaştığınızda yeniden patikaya bağlanıyor ve tırmanışa başlıyorsunuz. Muhtemelen pek sık kullanılmayan ve patikanın yer yer az belirgin olduğu bir etap. Vadiyi dönüp ona dik olan başka bir vadiye giriliyor (Grand Chamin vadisi). Yaklaşırken etraftaki dağlara baktığımızda tahminimiz geçeceğimiz Mont Gele’nin bu vadinin sonunda olabileceği yönündeydi. Yukarı doğru giden geniş toprak yolda kısa bir süre tırmandıktan sonra patika yoldan ayrıldı ve sola saptı. GPS’e bakmadan devam edilse yanlış yönde oldukça tırmanılır.
Terk edilmiş evlerin olduğu Plan Sec mevkiine gelince köprüden vadi içerisinde akan akarsuyun diğer tarafına geçiyor ve yükselmeye devam ediyorsunuz. Patika oldukça dik. Yol haritasında bu etapta teknik geçiş olduğu belirtilmişti. Nitekim öyle oldu. Bir süre sonra duvar setleri başlıyor. Sabit ip hatlarını ve merdivenleri kullanarak tırmanıyorsunuz. Zorlu değil ama boşluk hissi var. Teknik kısmı geçtikten sonra yan geçiş başlıyor. Patika rahat fakat pek yoğun kullanılmıyor gibiydi. İniyor, çıkıyor ve yeniden iniyorsunuz. Son inişten önce yukarıda (dağ başında) çalışan iki-üç kişi gördük; uzaktan selamlaşıp başarılar dilediler. İnişin sonunda Berrier yaylasına geliniyor. Yerleşim (veya hayvan çiftliği) var ama dağ evi burada değil. Biraz daha ileride ve yukarıda, bir yan vadinin girişinde. İnişten önce uzaktan görmeye başlıyorsunuz. Önce yan geçip sonra dik bir tırmanış ile ulaşılıyor.
Rifugio Prayerer ile Rifugio Crete Seche dağ evler arası. Sabit hatların bulunduğu duvar setleri haritanın ortasındaki vadinin batı tarafında, akarsuyu geçtikten sonra yer alıyor.
Rifugio Crete Seche dağ evine saat 15:00’de gelmişiz. Görece büyük bir dağ evi, en azından gördüğümüz kısmı. Daha önce de karşılaştığımız fotoğrafçı Carmine buradaydı. Güzel bir yemek sonrası saat 15:40’da en son zorlu etap olan Mont Gele geçişi için yola koyulduk. Dağ evi yaklaşık 2400 metre, Col di Mont Gele geçidi ise 3172 metre irtifada. Tırmanış temel olarak iki kısımdan oluşuyor. Önce sonlara doğru kayalık olmaya başlayan bir patikadan üst platoya çıkıyorsunuz. Mont Crete Seche zirvesi sağ tarafınızda kalıyor. Burada akarsuyu geçiyor, daha dik, kayalık ve çarşak olan yüzden tırmanışa devam ediyorsunuz. Özellikle yukarıdan inenler veya önünüzden gidenler varsa taş düşme riski oldukça yüksek. Biz tırmanırken arkamızdan gelen Pawel de bize katıldı. Geçide kadar birlikte devam ettik. Manzara oldukça güzeldi.
Geçide 17:10 gibi varmışız. Bizi yaşlı bir gönüllü dağ rehberi bekliyordu ve gitmemiz gereken yolu tarif etti. GPS rotası yerine babaları takip etmemizi ve buzul vadisinin sonunda kaya üzerinde işaretli noktadan değil biraz daha ilerisinden inişe devam etmemizi istedi (şelale şeklinde akan şiddetli su yüzünden). Gündüz olduğu için gidilecek yön ve geçilecek noktalar genel hatlarıyla görülüyordu. Oldukça önemli bir avantaj. Bu tür etapları gece geçmek daha zorlu ve zaman alıcı oluyor. Planımız bu etabı mümkünse gündüz geçebilmekti ve bunda başarılı olduğumuz için mutluyduk.
Crete Seche dağ evi. Geldiğimizde...
ve çıkarken! (kaynak Tor des Geants web sitesi).
Mont Gele ve inişin (kabaca karlı hat) sonunda kıyısında Serkan'ın ayak bandajlarını değiştirmek için durduğumuz Baseja gölü. Bivacco Regondi bivağı fotoğrafın çekildiği tepede yer alıyor (kaynak Wikipedia).
Mont Gele inişi yer yer karlı ve kayalık (eskiden buzul varmış). Babalar olmakla birlikte bir kısmı küçük ve aralarındaki mesafeler de uzun. Taşlık ve kayalık zeminden dolayı takip edebilmek için dikkatli olmak gerekiyor. Zaman zaman oldukça zor görülüyorlar. Pawel önden oldukça hızlı indi ama biz görece yavaştık. Dönüşü işaret eden kayaya saat 19:00’da, aşağısındaki ufak Lac de la Baseja gölüne ise 19:20’de varmışız. Muhtemelen bir saatte inmek mümkün. Gölün hemen ilerisinde kısa bir tırmanışla Bivacco Regondi bivağına ulaşılıyor. Serkan’ın ayaklarındaki Gressoney'de sağlık ekibinin yaptığı bandajlar bir süredir oldukça canını acıtıyor ve ilerlemesini engelliyordu. Onun için doğrudan bivağa devam etmek yerine gölün yanında oturup onları değiştirdik ve yanımızdaki yiyeceklerden atıştırdık (başta kuruyemiş). Biz bivağa doğru tırmanırken arkadan iki koşucu da inişi tamamlıyorlardı.
Bivakta dağcı veya yürüyüşçü olduğunu tahmin ettiğimiz bir kişi ile karşılaştık. Bize hangi rotadan indiğimizi sordu. Kısa bir sohbetten sonra durmadan devam ettik. Artık hava kararmaya başlamıştı.
Bivacco Regondi 2600 metre irtifada. Sonrasında ilk başta dikçe ve dar ama rahat patikadan iniş 2150 metre irtifadaki Balme de Bal köyüne kadar devam ediyor. Buraya saat 21:00 gibi varmışız. Geniş toprak yola bağlanıyor ve TOR’un son ana istasyonu olan Ollomont kasabasının yer aldığı vadiyi sonundan dolaşarak bir ucundan diğer ucuna yan geçiyorsunuz. Yer yer çıkış inişler olmakla birlikte düz ve hızlı geçilebilecek bir etap. Biz de mümkün olduğunda hızlı ilerlemeye çalıştık. Gece olduğu için o zaman tam emin değildik ama PTL rotasını kesmiş ve By köyünden geçmişiz (PTL'de oradan Col de By geçidine tırmanmış ve buzul geçişini yapmıştık). Dolunay ile birlikte etraftaki dağların silüetlerinden, tam olarak görememiş olsak da manzaranın güzel olduğunu tahmin edebiliyorduk. Vadinin diğer tarafına geçtiğimizde arkadan Julien bize yetişti. Güzel tempoda koşarak ve müzik dinleyerek ilerliyordu. Kısa sürede gözden kayboldu.
Bir süre sonra vadinin diğer tarafından inen ışık dizileri görmeye başladık. Tahmin edilebileceği üzere Col Bruson’dan inmekte olan TOR koşucularıydılar! Bu aynı zamanda Rifugio Champillon dağ evine yaklaşmakta olduğumuzun da işaretiydi (yaşasın!). Geniş toprak yol aslında TOR’da Ollomont ile Rifugio Champillon dağ evi arasında yer alan, orman içerisindeki tırmanıştan sonra geçilen yolun devamı. Serkan daha önce antrenman amaçlı geldiğinde belirli bir noktaya kadar bu yolu takip etmiş. Kayalar içerisine oyulmuş kısa bir tünelde geçtikten sonra Ollomont kasabasının iz düşümünde kalan Nean mevkiinde yeniden tırmanmaya başladık ve kısa bir süre sonra TOR bayrakları belirdi! Buradan Rifugio Champillon’a olan tırmanış biraz garip bir deneyim oldu diyebiliriz. Patikada TOR bayrakları vardı, GPS doğru yolda olduğumuzu gösteriyordu, yukarıdaki dağ evinden koşucular geldiğinde çaldıkları çanları duyabiliyorduk ama etrafımızda hiç bir TOR koşucusu yoktu. Ne arkamızda ne de önümüzde… Biraz gerçek üstü bir durumdu. Acaba alternatif bir rotada mıyız diye düşünürken saat 23:50’de dağ evine geldiğimizde anladık ki TOR koşucuları Ollomont’dan genelde grup halinde geliyorlar. Biz de iki grup arası bir döneme denk gelmişiz!
Rifugio Crete Seche ile Rifugio Champillon dağ evleri (haritanın güney batı ucunda) arası. Mont Gele geçidi haritanın kuzey doğusunda, Bivacco Regondi bivağı ise ortasında (iki gölün arasında) yer alıyor. TOR’un son ana istasyonu olan Ollomont kasabası haritanın güney batısındaki vadide görülebilir. By köyü vadinin devamında yukarıda (rotanın S çizdiği bölümde).
Rifugio Champillon dağ evinden PTL’de de geçmiştik (yukarıdan gelip aşağıya devam ederek). O zaman bizi oldukça sıcak karşılamış ve güzel yemek vermişlerdi. Bu sefer de beklentimiz benzerdi, ama ana yarış TOR olduğu için biraz daha az ilgi gösterdiler. TOR yiyeceklerinden atıştırdık ve makarna yedik. Beklenmedik bir şekilde tekrar Pawel ile karşılaştık, burada da uyumuş (galiba koşunun son kısmında her dağ evinde uyudu). Şömine de yanıyor olduğu için dağ evi oldukça sıcaktı. Yemek yerken gözler yavaş yavaş kapanmaya başladı. Dağ evinden çıktıktan sonra uyku bastıracağı hemen hemen kesindi. Bu uyarıyı dikkate alıp uyusak aslında iyi olacaktı ama öncesinde iyi gelmiştik ve (sürpriz sürpriz...) devam ettik.
Col de Champillon geçidi (kaynak VdA mon amour).
Dağ evinden saat 00:35 gibi çıkmışız. Beklendiği üzere geçide doğru tırmanışa başladıktan bir süre sonra Serkan’ın gözleri kapanmaya başladı. Dağ evinden henüz çok uzaklaşmamıştık. Geri dönmek bir seçenek olmakla birlikte diğer seçenek de Col de Champillon inişinden sonra yer alan Ponteille Desot’a kadar devam etmek ve gerekirse oradaki TOR istasyonunda uyumaktı. İnişte uyku genelde açılıyor. Dolayısıyla tercihimiz ikincisi oldu. Geçide saat 01:20 gibi, Ponteille Desot istasyonuna ise 2:30’da varmışız. İnişte bu sefer Sertan’ın gözleri kapanmaya başladı ama etabı fena sayılmayacak bir tempoda problemsiz geçtik. İnişin sonlarında doğru Pawel arkadan bize yetişti ve önden devam etti. Bu onu koşuda son görüşümüz oldu (bizden 6 saat önce bitirdi; oldukça iyi tempoda devam etmiş). Son iki yıldır, TOR istasyonu Ponteille Desot’da değil, vadinin diğer tarafında yer alan Alpe Combe German’daki hayvan çiftliğindeydi. Bu yıl yeniden Ponteille Desot’a alınmış. Oldukça ufak bir yer ama gönüllüler çok içtenler. Biz vardığımızda içeride 4-5 TOR koşucusu dinlenmekteydiler. Kısaca sohbet ettik. Güzel kıymalı polenta vardı ama içerisi sıcak olduğu ve zaman kaybetmek istemediğimiz için sadece turta ve kahve alıp dışarıda içtik. Alpe Combe German’dan geçerken çiftliğin açık binalarından birisinde 15 dakika kadar uyuduk.
Buradan sonra bir süre TOR rotası takip ediliyor. Hafif iniş çıkışlı ama genelde düz bir etap. Sertan'ın uyku hali geçmeyince artık hızımızı oldukça yavaşlattığı için, Barasson mevkiini geçtikten hemen sonra başka uygun yer bulamadığımız için orman içerisinde bu sefer acil durum battaniyelerini çıkarıp bir saat daha uyuduk. Kalktığımızda saat 6 olmuştu. Sonrasında patika Saint Rhemy en Boses’in olduğu vadiye dönüyor. TOR’da olduğu gibi vadinin içerisine ve sonra kasabaya inmek yerine 2729 metre irtifadaki Tete de Barasson zirvesine ve yanındaki geçide doğru tırmanışa başlıyorsunuz. Tırmanışın son kısmı dikçe ve yüksek gerilim hatları var. Hava artık aydınlanıyordu ve uyku sonrası tempomuz oldukça iyiydi.
Rifugio Champillon ve Rifugio Frasatti (haritanın doğu ucunda) dağ evleri arası. Grand Saint Bernard geçidi haritanın ortasında kuzeyde yer alıyor. Col Barasson geçidi ise öncesinde biraz daha güneyde (pembe renki sınır hattının üzerinde). Col Malatra geçidi en doğuda Rifugio Frasatti dağ evinden hemen sonra.
Col Barasson geçidine saat 8’de varmışsız. Fotoğrafçı Carmine bizi burada da bekliyordu! Oldukça hoşumuza giden aşağıdaki pozu çekmiş. En az bizim kadar o da sevinçliydi artık sona yaklaştığımız için. Oldukça iyi bir insan. Kısa bir süre onunla sohbet ettik. Bize Grand Saint Bernard geçidinin yaklaşık 30 dakika mesafede olduğunu (artık İsviçre’deydik), Pawel’i ise daha erken saatte İtalya tarafında gördüğünü söyledi. İniş patikası oldukça rahat, bir süre sonra geniş toprak yola dönüşüyor ve vadinin sonuna kadar devam ediyor. Karayoluna yaklaşınca iç vadiye dönüyor ve kısa bir tırmanışla Grand Saint Bernard geçidine ulaşıyorsunuz. Elbette bizim için 30 dakika değil bir saat sürdü!
Grand Saint Bernard geçidine yaklaşırken arkadan Cristiano ve Paolo D. de geldiler. Önceki dağ evlerinde uyumuş olmalılar, normalde önümüzde gidiyorlardı. Onları arkamızda görünce biraz şaşırdık. Geçitte ünlü Hospice du Grand Saint Bernard hanı var (köpekleri ise göremedik). İlk başta istasyonun burada olacağı açıklanmıştı ama organizasyon koşu esnasında SMS göndererek biraz daha ilerideki Hotel Italia’ya alındığını haber verdi. Saat 09:10 gibi önden biz hemen arkamızdan da Cristiano ve Paolo D. otele giriş yaptık. Görece zaman kaybetmemize ve yavaş gitmemize rağmen sıralamada yükselmiş ve tekrar 11 ve 12. sıraya çıkmıştık! İstasyonun otele alınması iyi olmuş çünkü kahvaltılıklar harikaydı. Özellikle yoğurtlu ve orman meyveli müsli, yanında meyve suyu :-) Sıcak yemek de önerdiler ama biz yine sabah olduğu için kahvaltılıklar ile yetindik. Burada Paolo D.’nin destekçileri ve yanılmıyorsak İtalyan ve Fransız gazeteciler vardı (video). Bizimle kısa bir röportaj yaptılar. Önden Cristiano ve Paolo D., arkalarından da biz saat 9:50’de yeniden yola koyulduk. Serkan ikinci kase müsliyi yemese daha erken çıkabilirdik ve belki koşuyu da önlerinde bitirebilirdik! (ama müsli çok güzeldi!)
Grand Saint Bernard geçidi (kaynak Wikipedia).
Otelden çıktıktan sonra önce açık hava parkı gibi bir yerden geçiliyor. Burada drone ile çekim yapıyorlardı. Sonrasında aşağıya doğru asfalt yolu iki kez kesiyor, Praz de Farcoz’a geldikten sonra (aşağıda hayvan çiftliği veya yayla evleri var) tırmanışa başlıyorsunuz. Tırmanış iki etaplı. Önce Col de Saint Rhemy (2557 metre irtifada) sonra da Col des Ceingles (2809 metre irtifada) geçitlerinden geçiliyor. Col de Saint Rhemy’yi geçtikten sonra Rifugio Frasatti dağ evine ulaşmayı bekliyorduk. Geçitten indikten sonra karşılaştığımız bir kadın yürüyüşçü "dağ evi geçidin arkasında, dik ama zor değil" dedi. İleride bir geçit görünüyordu elbette ama öncesinde de bir tepe vardı ve iyimser olarak tepeden bahsettiğini düşünüyor insan. Ama o kadar alıştık ki bu tür yanılsamalara, gerçek artık çok acı vermiyor diyebiliriz.
Col des Ceingles geçidi (kaynak Transpiree).
Rifugio Frasatti dağ evi (kaynak Tor des Geants web sitesi).
Col des Ceingles geçidine saat 12:30’da varmışız. Geçitten indikten sonra bir yan geçişle dağ evine ulaşılıyor. 45 dakika sürmüş. Rifugio Frasatti dağ evi aşırı kalabalık değildi, ama çok sayıda TOR koşucusu vardı. Yine önceliği onların aldığını, bize biraz daha az önem verdiklerini söyleyebiliriz. Sıcak yemek isteğimizi mutfağa iletmeyi unutmuşlar örneğin. Beklerken Serkan yeniden sorduktan sonra makarna yiyebildik. Cristiano ve Paolo D.’de buradaydılar ve Paolo’nun yine yeni destekçileri vardı :-) Fazla zaman kaybetmeden 13:45’de birlikte çıkış yaptık. Destekçileri onlar ile birlikte önlerinden gidiyorlardı (bir nevi pacer diyebiliriz). Col Malatra geçidine kadar güzel tempoda devam ettik. Saat 14:30’da varmışız. Col Malatra TOR koşucuları için oldukça özel bir yer. Koşunun son yüksek geçidi ve o noktaya gelebilmiş olmak hoş bir duygu. Bizim için ise bir tırmanış daha vardı :-) Cristiano ve Paolo D. bizden hızlı inip gözden kayboldular. Bu arada Sertan’ın sağ kuadriseps kasında ağrı başlamıştı. Kasın zedelenmiş olabileceğinden şüpheleniyordu, o yüzden tempomuzu düşürdük.
Col Malatra geçidi (kaynak Tor des Geants web sitesi; 2018).
Bitişe yaklaşırken.... (kaynak Tor des Geants web sitesi).
İnişin sonundaki temel olarak bir konteynırdan oluşan Malatra istasyonuna saat 15:15’de varmışız. Buradaki gönüllülerden birisi oldukça deneyimliydi ve Sertan’ın ağrısından bahsedince önce kontrol edip sonra sağlam bir masaj yaptı. Ağrı zedelenmeden değil kas tutulmasındanmış. Masaj oldukça iyi geldi. İnişten önce Cristiano ve Paolo D. son kısımda alternatif rotanın (Tete Tronche’a çıkmak yerine TOR rotası takip ediliyor) devreye sokulmuş olabileceğinden bahsetmişlerdi. Burada onu da sorduk. Aynı görevli normal rotanın geçerli olduğunu söyledi. Masaj sonrası kahve içip devam ettik. TOR doğrudan Pas Entre Deus Sauts geçidine giderken Tor des Glaciers’de önce vadinin sonuna kadar iniyor (Giue Damon mevkiine kadar, Rifugio Bonatti dağ evi hemen aşağıda kalıyor) ve geri dönüyorsunuz. İki sene önceki TOR’da da rota böyleydi, sonra (muhtemelen) kestirmeye çok uygun olduğu için değiştirdiler. İnişin yaklaşık olarak ortalarında Sertan’ın gözleri kapanmaya başladığı için büyük bir kayanın dibinde mola verip 15 dakika kadar uyuduk. Sonrasında vadinin sonuna gelip, geri dönmeye başladıktan bir süre sonra gerçekten rotanın değişmemiş olduğundan emin olabilmek için organizasyonu aradık (Sertan'ın aklına kurt düşmüştü bir kere; uzun koşularda karşılaşılan durumlardan birisi de kafanıza bir şeyin takılması, maalesef deneyimli olsanız da kurtulmak zor olabiliyor). Şansımıza telefon çekiyordu, ama anlaşmamız biraz zor oldu. Numaralarımızı yanlış anladıkları için durumu anlatmak ve rotanın değişmediği teyidini almak biraz zaman aldı (15 dakika kadar). Serkan’ın durumdan pek memnun olmadığını ve haklı olarak gereksiz yere zaman kaybettiğimizi söylediğini yazmış olalım (sakalım olmadığı için sözümü dinletemiyorum, istasyondakiler zaten rota aynı demişti - Serkan).
Rifugio Frasatti dağ evi ile Courmayeur (bitiş) arası. Col Malatra inişinden sonra TOR rotasından farklı olarak vadinin sonuna gidip geliyor ve Tete Tronche’e tırmanıp sırt hattını takip ederek Rifugio Bertone dağ evine iniyorsunuz.
Yeniden TOR rotasına bağlandıktan sonra birkaç TOR koşucusu ile birlikte Pas Entre Deus Sauts’ya (2524 metre irtifada) tırmandık ve indik. Tempoları bizden daha hızlı değildi. Yüksek sesli olmasa da hoparlörden müzik dinliyorlardı. İnişten hemen sonra Tza de Secheron’da TOR rotası sağa dönüyor ve vadinin aşağısında UTMB rotası ile birleşiyor. Biz ise düz devam ettik (TOR koşucularına şaşırmamaları için Tor des Glaciers koştuğumuzu söyleyerek) ve önce Col Sapin geçidine oradan da hızlı bir tempoyla Tete de la Tronche zirvesine tırmandık. Tırmanış kısa sürüyor. Manzara oldukça güzel. Sol tarafınızda Courmayeur’e doğru inen vadi, sağ tarafınızda ise Rifugio Bertone dağ evine giden sırt hattı uzanıyor (arkasında da Mont Blanc silsilesi). Burada artık navigasyon ihtiyacı kalmamıştı (yaşasın!) ve Serkan öne geçti (yeniden yaşasın!). Sırt hattındaki patika rahat ama oldukça uzun. Yine koşulmazda bitmeyecek türden. Biz de olabildiğince hızlı ilerlemeye çalıştık. Sırt hattını bitirip dağ evine doğru inmeye başladığımızda bir kadın yürüyüşçü ve fotoğrafçılar ile karşılaştık. Sanıyoruz fotoğrafçılar daha çok TOR koşucuları içindi ama bizim de fotoğraflarımızı çektiler.
Rifugio Bertone dağ evine saat 19:10 gibi varmışız. Artık birbirimize sarılıp tebrik etmenin vakti hemen hemen gelmişti. Sıralamızı korumuştuk. Eğer hızlıca inebilirsek koşuya bir hafta önce saat 20:00’de başladığımız için sembolik olan yedi gün altında bitirme şansımız olacaktı. Biraz zor görünüyordu açıkçası ama Serkan hadi deneyelim diyince Sertan öne geçti ve elimizden geldiğince hızlı bir şekilde inmeye çalıştık. Dağ evinden hemen önce karşılaştığımız fotoğrafçı da tripodlu fotoğraf makinesi ise birlikte koşarak bizimle birlikte indi; daha doğrusu bizi uçarcasına bir kaç kez geçti (durup fotoğraf çekiyordu; bizim için mi yoksa bizim arkamızdan gelmekte olan Japon kadın TOR koşucusu için mi ondan tam emin değiliz). İniş her zamanki gibi tozluydu. Koşu boyunca tozlanmamış ayakkabıların bitişten hemen önce tozlanması biraz rahatsız edici. Courmayeur'ün iki yönden de inişi gerçekten kötü, bu bir gerçek.
Serkan’ın periyodik olarak kalan zamanı söyleyip dürtmesine rağmen saat 20:00’den önce bitişe varmanın mümkün olamayacağını anlayınca tempomuzu düşürdük. Yine de zamanında patikayı bitip şehrin üst kesimlerindeki yerleşimlere gelmeyi başardık! Buradan ana yola kadar olan kısım yerleşim içerisinden geçilmesine rağmen her zamanki gibi ıssızdı. Gece geç saatte geçerken pek şaşırtıcı olmuyor ama henüz hava kararmamışken biraz hareket görmeyi bekliyor insan. Ana yolu takip edip Courmayeur merkezine girdikten sonra insanlar sizi alkışlamaya ve tebrik etmeye başlıyorlar. Koşuya başladığımız noktaya 168 saat (ve 13 dakika) sonra yeniden vardık. Adına yakışan şekilde buzulların turunu artık tamamlamıştık. Birlikte başladık ve en önemlisi birlikte bitirdik!
Koşuyu bitirdiğimizde madalyalarımızı aldık ve geleneksel olarak posteri imzaladık (Girgin2). Geçtiğimiz dağ evleri ve ana istasyonların hepsinde değil ama bir kısmında da posteri imzalatmışlardı. Madalyalar ilk defa 10. yıl hatırası olarak verildi. Daha önceki TOR’larda, en azından katıldıklarımızda, böyle bir uygulama yoktu. Genel olarak zaten ultra trail koşularından madalya verilmiyor. Hızlıca spor merkezine gitmeyi planlıyorduk ama bitiş alanında bilimsel araştırma yapan ekipten bir kişi bizi yakaladı (takip etmiş olabilirler ;-) Duş alıp öyle gelelim, oldukça kirliyiz (bir haftalık) desek de ikna edemedik. Biz alışkınız dediler. Birlikte bitiş alanının arkasındaki binanın alt katındaki geçici laboratuvarlarına gittik ve koşu sonu testlerinden geçtik. Koşarken değil ama dağ evlerinde olabildiğince yemek yemeye çalışsak da Serkan 7 kilo verip 63 kiloya, Sertan ise 4 kilo verip 60 kiloya düşmüş. Kan testleri ve diğer sonuçları (örneğin EKG ve psikolojik testler) sonra email ile göndereceğiz dediler ama şimdiye kadar elimize ulaşmadı. Sürpriz bir şekilde Ouns da buradaydı. Zaman limitine takıldığı için Rifugio Crête Sèche’den sonra devam edememiş. Onunla sohbet ettik ve dışarıdaki standda (hak edilmiş) biralarımızı içtikten sonra (maalesef özel TOR şişelerinde değil musluktandı) geçici laboratuvara bıraktığımız eşyaları alıp birlikte spor merkezine gittik (daha önce de olduğu gibi organizasyon sponsor arabalar ile ring yaparak bırakıyor).
Spor merkezine girişte bırakma çantalarımızı teslim ettiler. Önce yemek yedik (artık aşina olduğumuz domates soslu makarna, et yemeği, şarküteri ve peynir, tatlı ve içecek olarak da bira; güzeldi!), sonra duş ve masaj aldık. Serkan ayaklarına bakım yaptırdı. Duş haricinde hepsi geçen yıla benzer şekilde TOR kayıtlarının yapıldığı büyük salondaydı. Uyumak için portatif yataklar ise yan binada. Yatma alanı çok kalabalık değildi ve boş yataklar vardı ama ilginç bir şekilde battaniye yoktu. (sabah getirdiler). Biz kaz tüyü ceketleri giyip üzerimize de yağmurlukları örtüp uyuduk. Bivağa devam! Yatmadan önce Tolga’nın durumunu da kontrol ettik. Frasatti dağ evine ulaşmıştı ve artık son etaptaydı. Daha zaman olduğu için bitişte karşılama şansımız olamadı ama sabah bir sürpriz bizi bekliyordu. Koşuyu bitirdikten sonra o da spor merkezine gelmiş ve hemen yanımızdaki yatakta uyumuş :-) Kalkınca sarılıp merhabalaştık. Pazar günü yapılan ödül töreninin sonuna kadar birlikteydik. Ouns beklemesini gerektiren bir şey olmadığı için kahvaltıdan sonra araba ile Belçika’ya doğru yola çıktı.
Koşu sonu yemeği.
Ouns ve biz!
Cumartesi günü büyük oranda dinlenmekle geçti. Bir ara Air B&B’den konaklama şeçeneklerine de bakmakla birlikte en mantıklısı spor merkezinde kalmaya devam etmek görünüyordu. Bu sene de TOR koşmuş ve bitirmiş olan Bulgar dostumuz Nikola da buradaydı. Market kapandığı için ödül dondurmamızı yiyemedik ama Cumartesi akşam yemeği menümüzde pizza ve şarap vardı!
Pazar sabahı geleneksel kapanış törenine katıldık. Yarış sayısı arttıkça (TOR, Tor des Glaciers, TOR130 - Tot Dret ve TOR30 - Passage au Malatra) tören de doğal olarak uzuyor. İlk beşten sonra 40 yaş altı kategorisindeki son koşumuzda (hayır hayır, henüz genciz!) bu yaş kategorisinde birinci olduğumuzu öğrenmek güzel bir sürpriz oldu. Biz genel sıralamadaki pozisyonumuz haricinde sonuçlara detaylı olarak bakmamıştık, meğer birinci olmuşuz. Böylece TOR'da bir kürsümüz oldu!
İlk beş sonrası yaş kategorimizde birinci olduğumuzu öğrenmek güzel bir sürpriz oldu!
Milan’a saat 17:00’de otobüs ile dönecektik. Tolga da Chamonix’ye otobüsle geçip ertesi sabah Cenevre’den İstanbul’a uçacaktı. Dolayısıyla tören sonrası şarküteri ve peynirden oluşan büfeye katılmak için vaktimiz oldu. Sonrasında Courmayeur merkeze gidip önce Tolga’yı yolcu ettik, sonra şehir içinde Tor des Glaciers posteri ve özel şişesinde TOR birası arayışına başladık. Turizm ofisinde TOR posteri vardı ama Tor des Glaciers posteri kalmamıştı. Tek tek olabiledeğinizi düşündüğümüz bütün dükkanlara sorduk ama hiç birinde bulamadık. Posterler yoktu, biralar ise tükenmişti.
Ümidimizi kesmişken şansımıza bitiş alanında, koşu kaydının yapıldığı binanın bahçesinde organizasyonun başında yer alan bayan Nicoletti ve diğer birkaç gönüllü ile karşılaştık. Keyif sigarası tüttürmekteydiler! Orada da poster kalmamış ama bira vardı! Bize iki şişe verdiler :-) Böylece Serkan’daki kolleksiyon bozulmamış oldu. Fotoğrafçı Carmine de oradaydı. Onunla da vedalaşma ve teşekkür etme şansımız oldu. Sonrasında Pawel ve kız arkadaşı ile birlikte aynı otobüste Milan’a döndük. Serkan tren ile evine doğru devam etti, Sertan ise gece treni ile Paris’e…
TOR, 4K ve Tor des Glaciers bira kolleksiyonu. Koştuğumuz sırayla, soldan sağa: TOR 2015, 4K 2016 (tersten TOR), TOR 2017, TOR 2018, Tor des Glaciers 2019. 4K için Matterhorn İlk Tırmanış 150. yıl özel birası yer tutuyor! 2014 yılı ise maalesef eksik, ilk TOR acemiliğinden koşu sonunda içildi :-)
Tor des Glaciers gerçekten özel bir koşu, özel bir coğrafya! Harita üzerinde de görülebileceği üzere karlı yüksek dağlara ve buzullara oldukça yaklaşıyorsunuz. Harika manzaralara tanık oluyorsunuz. Teknik etaplar kadar uzunluk ve sınırlı destek de koşulları zorluyor diyebiliriz. Ama zorluklar rotanın doğal akışının bir parçası. PTL’de olduğu gibi sadece zorluğu arttırmak için eklenmiş yapay kısımlar barındırmıyor. İlk 24 saatte 100 km geçerek oldukça iyi bir başlangıç yaptık, sonrasında da elimizden geldiğince ve az uykuyla (son kısımda uykuyu biraz daha iyi yönetebilirdik; koşu öncesinde konuşmuş olmamıza rağmen ana istasyonlarda uyumamış olmamız hata olarak değerlendirilebilir) tempomuzu korumaya çalıştık. İnişlerde yavaş olmakla birlikte belirli ölçüde başarılı da olduk diyebiliriz.
Birlikte koştuğumuz grup pek değişmedi, bir şekilde koşu ailemiz oldu. Koşu tam bir hafta sürdü. İlk 10-20 arasında gidip gelen sıralama 168 saat sonunda 13. ve 14.'lükle sonuçlandı. Başlayan 100 koşucudan (hepsi daha önce Tor des Geants koşmuş ve 130 saat altında bitirmiş, deneyimli koşucular) 2'si kadın sadece 40'ı koşuyu bitirebildi (bitirme oranı %40). Birinci olan Waa koşucusu Luca Papi’nin ise süresi 134 saat. Eğer yeniden koşma şansımız olursa, muhtemelen 144 saat altında bitirmemiz mümkün. TOR’daki 100 saat hedefine benzer hedef ise 136 saat olacaktır. Birincilerin süresinin 110 saat civarına düşmesi beklenebilir. Kendi açımızdan PTL ve Tor des Glaciers gibi iki güzel, zorlu ve uzun koşuyu arka arkaya iyi bir şekilde bitirdiğimiz için mutluyuz. Güzel bir deneyim oldu, bizi daha da geliştirdi.
Güzel dilekleri ve mesajları ile koşu sırasında destek olan dostlarımıza, başta gönüllüler ve dağ evi görevlileri olmak üzere organizasyonda emeği geçen herkese çok teşekkürler! Bu yaz koştuğumuz koşulara değerli destekleri için Ege Endüstri’ye ayrıca müteşekkiriz, çok teşekkür ederiz!
Dağlarda ve patikalarda görüşmek dileğiyle!
Tor des Glaciers yol kitabı (haritalar, dağ evleri ve ana istasyonlar ile zaman limitlerini içeriyor)
Tor des Geants ve Tor des Glaciers fotoğrafları
Tor des Geants YouTube kanalı.
Gruppa Matou'nun videoları (Tor des Geants ve Tor des Glaciers)
Ouns’un Tor des Glaciers raporu (Fransızca ama Google Translate ile çevrilebilir)